010
Antakya müzesindeki bir lahitten alıntı;
Duvarda yazan söz MS 65 yılında vefat eden "Seneca" isimli bir düşünüre ait.
Seneca'ya ait bazı sözler:
🌿
*Para iIe satın aIınan sadakat, daha fazIa para iIe de satıIır.*
*BaşIayan her şey biter.*
*Büyük bir servet, büyük bir köIeIiktir.*
*ÖIüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir Iütuftur.*
*Yeryüzünde gün ışığına Iayık oImayan nice insanIar vardır ama güneş her gün yeniden doğar.*
*Hayatı komedi sananIar, son espriyi iyi düşünsünIer!*
*Yaşıyorsak, haIa umut var demektir.*
*Aza sahip oIan değiI, çok isteyen fakirdir.*
*Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anIamını kaybetmek.*
*Unutmazsan senin, affetmezsen onun canı acıyacaktır. Unutma, affetmek ve unutmak sadece iyi insanIarın intikamıdır.*
*Ey hayat senin bu kadar önemIi tutuIman öIüm sayesindedir.*
*Unutma ki, birIikte oIduğun insanın geçmişini kurcaIamak, onunIa kurmayı düşündüğün geIeceği yok etmekten başka bir şeye yaramaz.*
*İnsanIarı tanımak için onIarı sınamaktan korkmayın; çünkü kaybediImesi gerekenIer, en önce kaybediImeIidirIer.*
*GençIiğinde biIgi ağacını dikmeyen, yaşIıIığında rahatIayacağı bir göIge buIamaz.*
*Hafif acıIar konuşabiIir ama, derin acılar dilsizdir.*🌿

TABLO.. JEAN LEON GEROME
Kuyudan Çıkan Gerçek 1896
19 yüzyıl efsanesine göre gerçek ve yalan bir gün buluşurlar. Yalan doğru söyler ve
" bugün hava çok güzel” der.
Gerçek onun etrafına bakar ve gözlerini gökyüzüne kaldırır. Gün gerçekten çok güzeldir.Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte çok zaman geçirirler Yalan doğru söyler.
" su çok güzel, birlikte banyo yapalım!"
Gerçek şu ki, bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur,su gerçekten çok güzeldir. Soyunur ve yüzmeye başlarlar.
Yalan bir anda sudan çıkar, gerçeğin kıyafetlerini giyerek kaçar kayıplara karışır. Kızgın gerçek kuyudan çıkar yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yere gider. Dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfkeyle bakmaktadır.
Zavallı gerçek kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur.
O zamandan beri yalan, dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır. Dünya ise hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir.

Atatürk'ün “kendisine sorulan” sorulara verdiği cevaplar!
Sosyal medyada bir Atatürk düşmanı, Atatürkçülere cevaplamaları için 15 soru (!) sormuş!
Aklınca da “Ataputçu” dediği biz Atatürkçülerin bu sorulara cevap veremeyeceğini belirtmiş!
Alıntıladığımız sorular doğrudan Atatürk’e sorulduğu için, cevaplar da Atatürk’ün ağzından verildi.
SORU 1: MÜSLÜMANSAN HİLAFETİ NEDEN KALDIRDIN?
CEVAP: Kur’an’da dini/siyasi yetkilere sahip bir lider anlamında halifelik yoktur.
Kendini “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olarak gören sultanlara/padişahlara dinsel meşruiyet kazandıran uydurma bir kurum olduğu için kaldırdım halifeliği… Böylece Muaviye’nin, İslamın özüne aykırı olarak yarattığı sultan/halife ŞİRK DÜZENİ’ne son verdim.
Ayrıca halifeliği hiçbir işe yaramadığı için kaldırdım desem de yeridir.
Bakın, I. Dünya Savaşı’nda Müslüman Arapların Osmanlı’ya karşı İngilizlerle birlikte hareket etmesini engelledi mi halifelik?
Hayır!
En önemlisi de İngiliz emperyalizmi Halife/Padişah Vahdettin’e her istediğini yaptırmadı mı?
Bu arada Osmanlı’yı parçalayan idam fermanı Sevr Antlaşması’nda İngilizler ısrarla halifenin/halifeliğin varlığını korumasını istemişlerdir.
Halifeliği kaldıracağım günlerde de İngilizler Hint Müslümanı kılığında iki casuslarını (Emir Ali ve Ağa Han) devreye sokarak halifeliğin kaldırılmaması için çaba harcamıştır.
SORU 2: 1932’DE EZANI NEDEN YASAKLADIN?
CEVAP: Ezanı yasaklamadım.
Ezanları gürül gürül, üstelik halkın anlayacağı dilde Türkçe okuttum.
İnan, Allah Türkçe de bilir!
Böylece güzel dilimiz Türkçeyi en yükseğe, minarelere çıkardım.
Ezanları yasaklayacak olan işgalci Yunanlardı.
Onları bu topraklardan ben kovdum.
Böylece ezanların susmasını engelledim.
SORU 3: AYASOFYA’YI NEDEN KAPATTIN?
CEVAP: Ayasofya 1000 yıldan fazla kilise; 500 yıl kadar cami olarak kullanılmış dünyanın en eski mabetlerinden biridir.
İki büyük tek tanrılı/ilahi din; Hıristiyanlık ve İslamiyet için kutsal olan bu tarihi mabedi, İNSANLIĞIN ORTAK KÜLTÜR MİRASI olarak gördüğüm için KORUMAK ve gelecek kuşaklara aktarmak istedim.
Bir tarihi yapının en iyi şekilde KORUNMASI ve SERGİLENMESİ için o yapının müze olması gerektiğine inanırım.
Bu nedenle Ayasofya’yı müze yaptım.
Bu arada Fatih’in Ayasofya Vakfiyesi diye bir şey yoktur.
Bu konudaki iddia uydurmadır.
Ayrıca Ayasofya’nın bulunduğu bölgede çok sayıda büyük cami vardır. “Ayasofya’da namaz kılanlar daha çok sevap kazanır!” diye bir İslami kural da olmadığına göre, yaptığım hem DİNE hem İNSANLIĞA uygundur.
SORU 4: KUR’AN HARFLERİNİ NEDEN YASAKLADIN?
CEVAP: Kur’an harflerini değil Arap harflerini kaldırdım.
Kur’an önce/ilk Araplara indirildiği için, Kuran’da ifade edildiği gibi anlaşılsın diye Arapçadır.
Allah katında hiçbir harf sistemi kutsal değildir.
Arap harfleri de kutsal değildir.
Arap harflerini okuma, yazmayı güçleştirdiği için kaldırdım.
Ben Harf Devrimi’ni yaptığımda Türkiye’ de Arap harfleriyle okuma yazma bilenlerin oranı, erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4’tü.
Arap harfleri Türkçeye uygun değildir.
1928’de Harf Devrimi’nden sonra Yeni Türk harfleri ile halkımız kısa sürede okur- yazar oldu. 1935’te okuma yazma oranı toplamda yüzde 23’e ulaştı.
SORU 5: TATİLİ NEDEN CUMADAN PAZARA ALDIN?
CEVAP: Gelişmiş ülkelerle, özellikle Avrupa ile siyasi, ticari, ekonomik ilişkileri güçlendirmek istedim.
Böylece Müslüman Türkiye’nin her bakımdan Avrupa ile yarışır duruma gelmesini amaçladım. Bunun için tatili cumadan pazara aldım.
Ayrıca Kuranı okumadığın için KurandaCuma’nın iş günü olduğunu, tatil olmadığını yazdığını bilmiyorsun tabi.
Ölçüleri ve takvimi de bu nedenle değiştirdim.
Mesela tüm uygar dünyada pazar günleri tatildir…
Batı’da eskiden cumartesi günleri de yarım gün çalışılırdı.
Bizde nasıl?
Perşembe yarım gün, cuma tatil. Dış dünyayla ilişkide bulunulabilecek sadece üç gün kalıyor.
Ne yapılabilir bu kısa sürede.
Ben makul ve akla uygun olanı tercih ettim.
Bu değişikliğin geçmişin izlerini silmekle ilgisi yok.
Tamamen pratik ihtiyaca uygun olarak yaptım. Aynı şeyi Ruslar ve Çinliler de yaptı.
SORU 6: BİR BEZ PARÇASI (Şapka) İÇİN ALİMLERİ ASTIN?
CEVAP: Şapka Devrimi için tek bir “alim” asmadık.
İskilipli Atıf, şapka takmadığı için veya Şapka Devrimi’ ne karşı (üstelik bu devrimden önce) kitap yazdığı için değil, Kurtuluş Savaşı yıllarında başkanı olduğu cemiyet “ihanet bildirileri” yayınladığı için ve dini istismar ederek halkı kin ve düşmanlığa yönelttiği için o zamanki yasalara göre” vatana ihanet” suçundan asıldı.
SORU 7: FİLİSTİN’DE NEDEN İHANET ETTİN?
CEVAP: I. Dünya Savaşı’nda Alman komutanların, özellikle Filistin’de Alman Liman von Sanders’in başarısızlığı sonunda tüm ordularımız dağılmışken, bizim üç katımız büyüklüğündeki ve bazı Arap aşiretlerince destekli, üstelik büyük bir hava gücüne sahip İngiliz Ordusu’nun önünden Türk Ordusu’nu başarıyla geri çektim.
Halep’te sokak savaşları verdim. Bunun ayrıntılarını 1926’da Falih Rıfkı’ya anlattım.
Son olarak Ekim 1918’de İngilizlere karşı Katma Muharebesi’ni kazandım.
Halep’in kuzeyinde Türk süngüleriyle adeta doğal bir sınır çizdim.
Yıldırım Orduları günlerimde (ki bu on gündür) Adana, Urfa, Maraş, Antep’te direniş yuvaları kurdum.
Bu çalışmalarım Kasım 1918’in ilk günlerine denk gelir.
SORU 8: AZERBAYCAN’I NEDEN RUSLARA SATTIN?
CEVAP: Mondros’un 11.maddesi gereğince Türk Ordusu 1918’de Azerbaycan’ı boşaltmak mecburiyetinde kaldı.
Ben Nahçıvan’a yönelik Ermeni saldırılarını şiddetle protesto ettim.
Hatta Nahçıvan savunması için gizlice bölgeye subaylar gönderdim.
Hatta Ruslar ile anlaşma yapmaya gönderdiğim Yusuf Kemal Bey’e “Nahçıvan Türk Kapısıdır. Bu hususu nazar-ı itibara alarak elinizden geleni yapınız.” emrini verdim.
Daha Kurtuluş Savaşı yıllarında Azerbaycan’la dostça ilişkiler kurdum.
18 Kasım 1921’de yapılan büyük bir merasimle Azerbaycan Sosyalist Sovyet Cumhuriyeti Bayrağı’nı bizzat ben Ankara Cebeci’ deki temsilcilik binasına çektim.
Bu sırada yaptığım konuşmada Azerbaycan ve Türkiye halkının “kardeş” olduğunu belirttim.
“Kardeş Azerbaycan” Kurtuluş Savaşı’nda Başkan Nerimanov eliyle bize maddi yardımda da bulundu.
Azerbaycan’la kültürel ilişkilere de büyük önem verdim.
Örneğin 1926’da Bolşevikler Azerbaycan’da Latin Alfabesi’ni yürürlüğe koydu.
Bildiğiniz gibi biz de 1928’de Latin harflerine geçtik.
Böylece kültürel ilişkilerin zayıflamasına engel olduk.
Tarih ve Dil Kurumları da tüm Türk halklarıyla olduğu gibi Azeri Türkleri’yle de tarihsel kültürel derinlik kurmamızda etkili olacaktı.
Kısacası ben Azerbaycan’ın ve tüm soydaş ve mazlum milletlerin tam bağımsızlığı için çabaladım.
Daha sonra cebimden şahsi paramı vererek ve İran şahı üzerinde ki etkimi kullanarak
Bu günkü Nahcivan’ı satın aldım.
Böylece Anavatan Türkiye ile AZERBAYCAN ve diğer Türk cumhuriyetleri arasında kesintisiz bir iletişim amaçladım ve bunu sağladım.
Bu gün başta Rusya, bütün hıristiyan dünyasının Ermenilerin Karabağ’ı işgaline çanak tutup desteklemesi de ne kadar ileri görüşlü olduğumun ispatıdır.
SORU 9: ALİ ŞÜKRÜ BEY’İ NEDEN ÖLDÜRTTÜN?
CEVAP: Ali Şükrü Bey, bana muhalifti ama bir vatanseverdi.
Ben her şeyden önce, bana karşı Meclis içi muhalefetin önemli isimlerden biri olan Ali Şükrü Bey’i öldürtecek kadar aptal değilim!
Böyle bir cinayetin benim üzerine yıkılacağını, bu nedenle Meclis’teki muhaliflerce suçlanacağımı düşünemeyecek kadar da strateji yoksunu da değilim!
Ali Şükrü Bey’i ben öldürtmedim.
Ben fikirlere fikirlerle karşılık verilmesi gerektiğine inanırım.
Ayrıca İngilizler padişah Vahdettin’i ve Meclis içindeki bazı muhalifleri (ki aralarında güvendiğim bazı arkadaşlarım da var) kullanarak bana Meclis içi bir darbe yapmak istemişler, bunun için her türlü komploya başvurmuşlardı.
SORU 10: SOY AĞACIN NEDEN ÇIKARTILAMIYOR?
CEVAP: Soy ağacım ortadadır.
Bu konuda çok bilgi, çok kitap var.
Ayrıca soyumdan sopumdan sana ne?
Yoksa sen ırkçı, faşit falan mısın? Önemli olan soy sop değil bir insanın mensubu olduğu milletine ne kadar hizmet ettiğidir.
Ama yine de merakını gidereyim: Ana baba soyum Türkmendir. Ana tarafından Konya, Karaman, (Konyar), baba tarafından Aydın, Söke taraflarında yaşayan Yörüklerindenim.
Atalarım Osmanlı’nın iskan siyaseti gereği 1400’lerin sonunda Karaman’dan, Söke’den alınıp Makedonya ve civarına yerleştirilen Evlad-ı Fatihan’dandır.
(yedi göbek Türk) Dedelerim Sofuzade Feyzullah Efendi ve Hafız Ahmet Efendi’dir…
SORU 11: LATİFE HANIM SENDEN NEDEN AYRILDI?
CEVAP: Şiddetli geçimsizlik!
SORU 12: TÜM DEVRİMLERİN NEDEN İSLAMA AYKIRI?
CEVAP: Tüm devrimlerim İslam’ın özüne uygun, din zannedilen hurafelere, uydurmalara aykırıdır. “Hangi şey ki akla, bilime, milletin menfaatine uygundur o şey dinidir”.
Benim tüm devrimlerim de akla, bilime ve milletimin menfaatine uygundur.
SORU 13: ÖLÜMÜNLE SOYUN NEDEN KESİLDİ?
AKRABALARIN YOK MU?
CEVAP: Akrabalarımın olup olmaması neyi değiştirir.
Ancak benim devleti soyan akrabalarımın olmadığına emin olabilirsin!
SORU 14: SAİD-İ NURSİ SANA NEDEN SÜFYAN DEDİ?
CEVAP: Said-i Nursi’yi Kurtuluş Savaşı başında diğer bazı din adamlarıyla birlikte düşmana karşı direnişte bana yardım etmesi için Ankara’ya çağırdım. Ama birçok vatansever din adamı bu çağrımla bana yardıma geldiği halde (Libyalı Şeyh Ahmet Sünusi bile geldi)
Said-i Nursi gelmedi.
İşgal İstanbul’unda Çamlıca’da oturup maaşlı bir işte çalıştı.
Bu arada bazı zararlı cemiyetlere katıldığını duyduk.
Ancak savaş bitince 1922’de geldi.
Gelir gelmez de din istismarına başladı.
Ayrıca Said-i Nursi “Kuran’daki sureler benden bahsediyor!”, “Karıncalarla konuştum!” diyecek kadar kendinden geçmiş biri…
Said-i Nursi’nin benim için ne dediğinin hiç önemi yok!
Ben akla, bilime değer veren Rıfat Börekçi hoca gibi Kuvvacı gerçek din adamlarının görüşlerini önemserim.
SORU 15: NEDEN SENİN GERÇEKLERİNİ SAKLAMAK İÇİN 5816 YASASI ÇIKARILDI?
CEVAP: Atatürk’ü Koruma Kanunu’nu ben, benim CHP’m değil, CHP’ye muhalif Menderes’in DP’si çıkardı.
Ayrıca bu kanunun beni koruduğu falan da yok…
Baksana sen bile bana ağzına gelen her iftirayı atabiliyorsun!
Dersini aldın sanırım çocuk!
* * *
Sevgili arkadaşlar;
Atatürk düşmanı (eleştirmek başka düşmanlık başka) yobaz-liboş takımının tüm yalan ve iftiralarına, tarihçi-yazar Sinan Meydan, yukarıda okuduğunuz satırlarda olduğu gibi, tokat niteliğinde belgeli cevaplar veriyor.
“Yalana esir olma!” diyen değerli tarih araştırmacısı Meydan’ı bu çabaları nedeniyle hem kutluyor, hem de çok teşekkür ediyorum.
Uğur Dündar
E-mail: ugur.dundar@ugurdundar.com.tr