011_Çocuktan al erdemi
İyi haftalar,
Sevgi, sağlık, mutluluk ve huzuru bütünün hayrına hayatına çektiğin ve çevrene yansıttığın harika bir hafta olmasını diliyorum.
BİLGELİK OKULU adlı ücretsiz haftalık dergimin yeni sayısında tekrar beraberiz.
Bu hafta çocuklarımızın bizlere sunduğu bilgelik üstüne düşünerek yeni bir haftaya başlayalım.

Çocuklarımız Allah’ın bize bir hediyesi. Hatta hediyeden çok belki de bir emaneti. Emanet diyorum; çünkü çocuğu olanlar fark etmişlerdir; çocuk doğar, kendi kendine yetmeye başlar ve henüz ilkokula başlarken gündelik yaşama ve hayata okul vasıtasıyla öyle yeni bir kapı açar ki, artık o bizim dibimizden ayrılmayan çocuk kucakta oturmak istemez, arkadaşlarıyla oynamak için sizinle daha az vakit geçirir. Büyümeye başlamıştır ve kendi hayatını şekillendirmektedir. Gelişen kişilik yazılımıyla ve fiziksel-duygusal-zihinsel-ruhsal becerileriyle birlikte artık hayatı da şekillenmeye başlar.
Bir bakarsınız o doğum anındaki o saf ve bütün bebek, büyümüş ve dünyevi pas, kir ve hasletleri almaya başlamış. Dünya yaşamı bir imtihan yeri ve bu tür pas, kir ve hasletlerin alınması bu okulun tabiatı gereği. Eşyanın tabiatı bunu gerektiriyor.
Ancak ilk yazılarımda da bahsettiğim gibi 0-7 yaş arasında insanı 7’den 70’e taşıyan kişiliğin %78’i yazılmış oluyor. Yani bir bebeğin BİLİNÇSİZce doğum anında sahip olduğu o saf, temiz ve BÜTÜN hali insanın yaş almasıyla birlikte kişilik yazılımının etkisiyle bilinçsiz ve farkındalıksızca otomatik tepkiler veren bir insana dönüşüyor. Yani bu bir nevi mana aleminden emanet edilen ruhun girdiği bedende dünya yaşamına alışırken ki düşüşü. Diyorum ya; hayat okulunun tabiatı gereği bu böyle, zira burası bir tekamül okulu.
Ama her düşüşün bir kalkışı, her inişin bir çıkışı var. Zıtlıklar ve döngüsellik birbirini tamamlayan iki ayrı evrensel işleyiş prensip
İşte bu yüzden ben şunu sorarım hep…
“Çocuk mu ebeveynden daha çok öğrenir…
YOKSA ebeveyn mi çocuktan daha çok öğrenir?”
Her ikisi de kesinlikle birbirinden öğrenir ve bebek hayata yeni gözlerini açtğından dolayıdır ki, çok fazla şey öğrenir. Ama bir bebeğin merakıyla her şeyi öğrenmesi gibi ebeveynler de bebekten öğrenebilir.
Çocuklarımızın henüz o bozulmamış saflık ve bütünlüklerine bizler sahip değiliz. Onların BİLİNÇSİZ sahip oldukları, ama kaybetmeye başladıkları o bütünlüğe bizler ÖNCE UYANARAK sonra da BİLİNÇLİ olarak sahip olmaya çalışırsak o zaman kendimizi aşarız.
Eskiden dergahlar ve mürşidler vardı. Artık öyle bir devirde ve zamanda yaşıyoruz ki, her şey ve herkes birbirinin müridi ve mürşidi. Bu bilgi çağında herkesin herkese öğretebileceği çok şey var.
Çocuklarımızdan feyz almaya koşalım, onların bebek bilgeliğinden öğrenelim. Yapmamız gereken şey onlarla bire bir KALİTELİ ZAMAN geçirmek, anı yaşayarak birlikte olmaktan keyif almak, onların saf meraklarıyla ve açık bir zihinle onları gözlemlemek, “neyi öğrenebilirim?” diye kendimize sormak. Ve iletişim çift yönlü olmasının doğası gereği, onlara öğretmek. Bebekler sünger gibi. Bir verirsiniz on alırsınız. Aslında nasibiniz kadar alırsınız.
Sevgiler,
Kenan
Kıssadan hisse…
Bir yarışta, Kenya'yı temsil eden atlet Abel Mutai, bitiş çizgisinden sadece birkaç metre ötedeydi, ancak yarışı tamamladığını düşündü koşmayı bıraktı. İspanyol atlet Ivan Fernandez tam arkasındaydı ve neler olduğunu fark etti, koşmaya devam etmesi için Kenyalı Abel’e bağırmaya başladı; ama Mutai’nin İspanyolca'nın anlamadığını bilmiyordu. Sonra İspanyol atlet onu zafere itti. Bir gazeteci Ivan'a "Bunu neden yaptın?" Diye sordu. Ivan, "Hayalim bir gün bir tür toplum yaşamına sahip olabileceğimizdir" dedi. Gazeteci "Peki neden Kenya'lının kazanmasına izin verdiniz?" Ivan, "Kazanmasına izin vermedim, kazanacaktı" diye yanıtladı. Gazeteci yine ısrar etti, "Ama kazanabilirdin!" Ivan ona baktı ve cevap verdi, "Ama zaferimin değeri ne olacaktı? O madalyanın onuru ne olurdu? Annem bunun hakkında ne düşünürdü?" Değerler nesilden nesile aktarılır. Çocuklarımıza hangi değerleri öğretiyoruz? Çocuklarımıza yanlış bir şekilde öğretmeyelim.
Albert Einstein'ın ABD üniversitelerinde konferans verdiğinde öğrencilerin ona sık sık sordukları soru:
-Tanrı'ya inanmıyor musun?...
Einstein hep şu cevabı verirdi:
Spinoza'nın tanrısına inanıyorum.
Spinoza'yı okumayan kişi aynı yerde kalır... Umarım bu özet benim kadar size de hizmet eder:
Baruch de Spinoza, 17. yüzyıl felsefesinin üç büyük "Rasyonalist"inden biri olarak kabul edilir, Fransız Descartes ile birlikte.
*Spinoza'nın tanrısı ya da doğası 😗
Tanrı şöyle derdi:
Dua etmeyi bırak ve göğsüne yumruk atmayı bırak!
Yapmanı istediğim şey, dünyaya çıkıp hayatının tadını çıkarman.
Eğlenmeni, şarkı söylemeni ve senin için yaptığım her şeyin tadını çıkarmanı istiyorum.
Kendi inşa ettiğin o soğuk ve karanlık tapınaklara gitmeyi bırak. Oraların benim evim olduğunu söylüyorsun !
Benim evim dağlarda, ormanlarda, nehirlerde, göllerde, plajlarda. Yaşadığım yer ve sana olan aşkımı orada ifade ediyorum.
Sefil hayatın için beni suçlamayı bırak; sana hiçbir zaman yanlış bir şey olduğunu ya da günahkar olduğunu ya da cinselliğinin kötü bir şey olduğunu söylemedim!
O yüzden seni inandırdıkları her şey için beni suçlama.
Benimle hiçbir ilgisi olmayan sözde kutsal yazıları okumayı bırak. Gün doğumunda, bir manzarada, arkadaşlarının gözlerinde, küçük bir çocuğun gözlerinde beni okuyamıyorsan...
Beni hiçbir kitapta bulamazsın !
Güven bana ve benden istemeyi bırak. Bana işimi nasıl yapacağımı mı söyleyeceksin?
Benden bu kadar korkmayı bırak. Seni yargılamıyorum, eleştirmiyorum, sinirlenmiyorum, rahatsız etmiyorum, cezalandırmıyorum. Ben saf aşkım.
Benden özür dilemeyi bırak, affedilecek bir şey yok. Eğer seni ben yaptıysam... Seni tutku, sınırlamalarla, zevklerle, duygularla, ihtiyaçlarla, tutarsızlıklarla... Özgür iradeyle doldurdum... Sana verdiğim bir şeye cevap verirsen seni nasıl suçlayabilirim? Seni olduğun gibi olduğun için nasıl cezalandırabilirim? Sence tüm çocuklarıma sonsuza kadar kötü davranılan bir yer yaratabilir miyim?
Nasıl bir tanrı bunu yapabilir?
Her türlü emirleri unut, her türlü yasayı unut; bunlar seni manipüle etmek için, seni kontrol etmek için, senin suçluluk hissetmeni isteyenlerin kurgusu.
Benzerlerine saygı göster ve kendin için istemediğin şeyi onlara yapma. Senden tek istediğim hayatına dikkat etmen, ve de buna aklının rehberin olması.
Sevgilim, bu hayat bir test değil, ne bir basamak, ne bir adım, ne bir prova ne de cennete doğru bir başlangıç... Bu hayat şu anda ihtiyacın olan tek şey.
Seni tamamen özgür kıldım, ödül yok, ceza yok, günahlar yok, erdem yok, kimse skor taşımıyor, kimse kayıt tutmuyor.
Hayatında bir cennet veya cehennem yaratmak için kesinlikle özgürsün.
Bu hayattan sonra bir şey olup olmadığını söyleyemem ama sana bir tavsiye verebilirim ; bu hayattan sonra bir şey yokmuş gibi yaşa. Düşün ki bu hayat senin zevk alman, sevmen ve var olman için tek şansın.
Yani eğer hiçbir şey yoksa, sana verdiğim fırsattan zevk almış olacaksın. Ve eğer varsa, sana iyi mi kötü mü diye sormayacağım, sana soracağım beğendin mi? Eğlendin mi? En çok neyi beğendin? Ne öğrendin?...
Bana inanmayı bırak; inanmak tahmin etmek, hayal etmektir. Bana inanmanı istemiyorum, beni kendinde hissetmeni istiyorum. Sevgilini öptüğünde beni hissetmeni istiyorum, küçük çocuğunu yatırdığında, köpeğini okşadığında, denizde yüzerken...
Beni övmeyi bırak, nasıl bir bencil tanrı olduğumu düşünüyorsun?
Övülmekten sıkıldım, teşekkür edilmekten bıktım. Minnettar hissediyor musun? Bunu kendine, sağlığına, ilişkilerine ve dünyaya göz kulak olarak ifade et. İzlendiğini mi hissediyorsun?... Neşeni ifade et! Beni övmenin doğru yolu bu.
İşleri zorlaştırmayı bırak ve benim hakkımda birilerinin öğrettiklerini tekrar etmeyi bırak.
Emin olabileceğin tek şey burada olduğun, ve yaşadığındır, bu dünya harikalarla dolu.
Neden daha fazla mucizeye ihtiyacın var ki? Neden bu kadar çok açıklama olsun ki?
Beni dışarıda ararsan bulamazsın. Beni içeride bulursun.
Bu hafta Prof.Dr.Hüsnü Erkan ile KUANTUM DÜŞÜNCESİ VE SOSYAL BİLİMLER konulu farklı ve derin bir sohbet yaptık.
Daha güzel bir dünya için ancak paylaşarak büyüyebiliriz ve farkındalık büyümenin, gelişmenin, tekamülün ön şartı. Bülteni beğendiysen ve diğer dostlarımızla paylaşmak istersen SHARE tuşuna basman yeterli. Bundan sonraki bültenlerin sana otomatik olarak gelmesi için de SUBSCRIBE NOW tuşuna basabilirsin.
Hakikatin nuru fikirlerin çarpışmasından doğar.
Değerli katkı ve yorumlarını da bekliyorum. Haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kal,
Kenan
