İyi haftalar sevgili dostum,
Sevgi, sağlık, mutluluk ve huzuru bütünün hayrına hayatına çektiğin ve çevrene yansıttığın harika bir hafta olmasını diliyorum.
BİLGELİK OKULU adlı ücretsiz haftalık dergimin yeni sayısında tekrar beraberiz.
Bu hafta şehirde nirvana üstüne düşünerek yeni bir haftaya başlayalım.

Gerek Hollywood, gerekse Yeşilçam filmlerinde sıkça danışılan bilge bir dede, bir veli, bir ulu vardır.
Bir dert, sorun olur, ona danışılır.
Bu kişi bilgedir, halk tarafından bilinir ve sevilir. Beyaz saçlıdır, ak sakallıdır.
Bu bilge adamlar ulaşılması güç ve uzak yerlerde yaşarlar.
Bulması, varması zordur onlara...
Ancak bir dinleme fırsatın olsun. 2 kelimesi ile insanda kuantum sıçraması yaratır.
Bu bilgeler bilinen yaşamı, işi, toplulukları, şehirleri TERK etmiş, münzevi hayatı yaşarlar.
Nedir bu dağların çekiciliği?
Dağlar veya insanların ulaşamayağı yerlerdir ve her zaman kişinin kendi başına kalması ve yenilenmesi için bir imkan sunar.
Münzevi hayatında terk vardır. Terk ile bilge kişi kendini soyutlar ve sadece tefekkür, konsantrasyon, meditasyon, tapınma, adanma ile kendini aşmaya çalışır.
Kendinden büyük olan bir güce varmaya çalışır.
Kendinden büyük güç diyorum; çünkü her öğreti ortak özellikler içerse de bu gücü farklı yorumlamış.
Ancak bunu kaç kişi yapabilir ki? Kaç kişi münzevi hayatını tercih edebilir?
Kaç kişi her şeyi Buda gibi geride bırakıp münzevi hayatı yaşayabilir?
Bu herkese göre bir yol değil.
Takdir ediyorum ama varmanın, ermenin tek yolunun bu olmadığını da bilerek başka bir yoldan bahsetmek istiyorum.
Evet.
Münzevi hayat ile insan varabilir, erebilir. Kendi nirvanasını yapabilir.
Ama her münzevi nirvanaya ulaşamaz.
Ve nirvanaya varmak için ille de münzevi hayatı gerekmez.
Pei şehirde nirvana mümkün desem ne dersiniz?
Bu çok daha zordur. Şehir hayatı münzevi hayatına benzemez. Her an, her ortamda, her koşulda hayat sizi çok sıkı test edebilir.
Zira münzevi hayatının yoksunluğu ve izole hali yoktur.
Hatta münzevi hayatın tersine bağlılıklar, sahip olunan şeyler vardır.
Yoğun bir iş temposu içinde hatanız olmasa bile size kızan bir patron...
Günün yorgunluğunu sizden çıkarabilen bir ebeveyn...
Tüm gün bakıcısı ile geçirdiği gün sonunda sizi görmek için yanıp tutuşan ve o yoğun iş temposunun ardından dinlenmek için tüm gün iple çektiğiniz akşam siz eve gelince ağlayarak ilgi çekmeye çalışan bir bebek...
Trafikte önünüze geçip size magandalık yapan bir insan...
Ve bunun gibi münzevi hayatın tersine kontrol edemeyeceğiniz bir sürü şey vardır sizi çileden çıkarıp test edebilecek.
Sadece insanlar değil doğal afetler, alınabilecek kötü bir haber vs de cabası.
Bu yüzden şehirde nirvana zordur. Münzevi hayata kıyasla çok daha zordur.
Münzevinin nirvanasını küçümsediğimi sanmayın.
Sadece diyorum ki…
Hayatın çıldırtıcı temposu karşısında seyri süluk yolcusunun nirvana yolunda bozucu girdileri çoktur.
İşte bu şehir ortamı ve kargaşasında hiç bir koşuldan, kişiden, olaydan, mekandan etkilenmeden denge halinde kalabilen...
Mutluluğu, sahip oldukları fiziksel ve geçici şeylerde bulmayan ve aramayan...
Ne olursa olsun günah işlemeyen...
Düşüncelerinden bile sorumlu olan ve buna göre davranan....
Kimse görmese ve bilemeyecek olsa bile, harama el sürmeyen...
Her nefesini, her eylemini O’nunla yapan...
Kendi bedenini tekke yapan...
Her yaptığı işi sanki ilahi bir görevmişcesine “Taptuk Emre’nin Dergahı’na eğri odun sokmayan Yunus Emre” gibi kusursuzca yapan...
Her şeyden, her durumdan mutlu olan...
Ve iyiye kötüye eyvallah diyen, övgüden sövgüden etkilenmeyen kişi...
Hele bunları şehir hayatında yaptı mı.
İşte bence budur gerçek nirvana.
Ama bunları TERK ile değil, hayatın tüm o koşturmacası içinde örnek bir insan, rol model bir lider olarak yaparsa nirvanasına ulaşır.
Budur kişinin kendi miracını yapması.
Bu zor ama mümkün. Zira bir kişi yapabildiyse herkes yapabilir.
Sevgiler,
Kenan
İtalya’nın kuzeyindeki küçük çiftliklerinde şarap üretimi yapan Alessandro ve Edi çifti, uzun suredir bekledikleri güzel haberi 1958 yılında alırlar..
Edi, hamiledir..
Ancak gebeliğinin 4. ayında büyük bir sancıyla hastaneye kaldırılan Edi’ye apandisit iltihabı teşhisi konulur ve yan etkileri hayli fazla olan güçlü antibiyotikler uygulanır..
Yaklaşık 1 ay sonra Edi hastaneden taburcu edilse de yıllardır bekledikleri bebekleri için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır..
Birçok doktor tarafından muayene edilen Edi’nin aldığı kahreden cevap değişmez; bebekleri engelli olarak dünyaya gelecektir.. Belki kolları ya da bacakları işlevsiz olacaktır, belki de gözleri ya da kulakları..
İtalya’nın koyu Katolik bir ülke olmasından ötürü kürtaj 1978 yılında ancak yasal zemin bulabilmiştir, bu nedenle 1958 yılında kürtaj illegaldir. Ancak ceninin durumu öylesine vahimdir ki katı İtalyan yasaları bile kürtaj için aileye serbesti tanımaktadır..
Doktorların aileye kürtaj tavsiyesinde bulunmasına karşın bu duruma direnir Alessandro ve Edi çifti..Yıllardır bekledikleri çocuklarının olmayan elleri, bacakları, gözleri ya da kulakları olmayı kabul eder ve bu tavsiyeyi reddederler..
1958 Yılının Eylül ayında büyük bir cefaya hazır olarak bekledikleri bebeklerini kucaklarına alırlar.. Andrea ismini verdikleri bebeğin gözlerinden biri tamamen işlevsizdir, diğeri ise ancak %20 kapasite ile görebilmektedir..
Buna rağmen risk altındadır küçük Andrea.. En ufak travmada güçlükle görebilen gözünün de kapanacağı uyarısı yapılır doktorlar tarafından.. Aslında beklenen bir akıbettir bu, zira Andrea’nın göz damarları daha annesinin rahmindeyken fazlasıyla yıpranmıştır..
Bu tarihten itibaren çocuklarını olanca gücüyle destekleyen aile Andrea’nın Braille(kabartma) alfabesini öğrenmesini sağlar.. Andrea 18 yaşına geldiğinde hukuk fakültesine girmeye hak kazanır ve parmaklarındaki dokunma yetisiyle binlerce sayfalık kitapları okumayı başarır..
İlerleyen yıllarda bir süre avukatlık da yapan Andrea’nın asıl yeteneği ise bundan farklıdır.. Babası Alessandro tarafından 8 yaşından itibaren çok büyük bir özveriyle müzik eğitimi alması sağlanan Andrea görmeyen gözlerine rağmen birçok enstrümanı kullanma yetisi kazanır..
1992 Yılında tesadüf eseri yollarının kesiştiği ünlü tenor Pavarotti’yi kendisine hayran bırakacak kadar iyi bir müzisyen olduğu ortaya çıkar..Celine Dion o’nun için “Eğer Tanrı insan suretine bürünse sesi kesinlikle Andrea’nınki gibi olurdu” der..
Henüz annesinin rahminde çok büyük bir sınavla karşılaşan ancak pes etmeyerek inanılmaz engelleri aşan bu kişi şu an dünyanın en büyük 5 tenorundan biri olan Andrea Bocelli’dir...

DÜNYADA EN ÇOK SEVDİĞİ KİMSE
Bir bilgeye sormuşlar:
"Dünyada en çok kimi seversiniz?"
"Terzimi severim." diye cevap vermiş. Soruyu soranlar şaşırmışlar.
"Aman Üstad! Dünyada sevecek o kadar çok kimse varken, terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Neden terzi?" diye sormuşlar. Bilge, bu soruya şöyle cevap vermiş:
"Evet dostlarım, ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verir- ler; ölünceye kadar da, beni hep aynı kalıpla ve aynı gözle görürler."
EZOTERİK SOHBETLERİMİZ DEVAM EDİYOR
Bu hafta izlediğim 2 farklı videoyu sizinle paylamak istiyorum. Özellikle Mısır Piramitlerinin yapımı ile ilgili olanı benim aklıma çok yattı.
Karmatiler konusunu da özellikle tavsiye ediyorum. Spartaküs isyanının Orta Doğu versiyonu.
Bu arada piyasalarda önemli haberler var. Klasik trend analizleri ve konjonktürel hareketlerin gerisindeki meta-tiyatroyu analiz eden Erkan Öz’ün yeni videosunu öneriyorum.
İngilizce blog yazmaya Medium adlı sitede devam ediyorum. Hafta GELECEK konusunda TOP WRITER seçildim. Sitedeki yazılara ücret ödemeden ulaşabilmen için linkler aşağıda.
https://medium.com/illumination/5-culprits-behind-your-fight-flee-freeze-response-44640ceb0321?source=friends_link&sk=455e2c298245eb2349fa2e9befd1afd7
https://medium.com/illumination/not-homo-deus-or-homo-economicus-but-homo-noeticus-75dcf5ad911e?source=friends_link&sk=37fbd97aaf14ce78262fca3b5931254a
https://medium.com/illumination/would-you-trade-in-your-freedom-to-get-universal-income-5d627c9a8224?source=friends_link&sk=991863b275028ba3559d481e8ebd7e92
https://medium.com/the-innovation/will-artificial-intelligence-rule-the-world-and-enslave-humans-96c78d2a8588?source=friends_link&sk=31e26e7621497690a75df415a09b0317
Geçtiğimiz hafta ezoterik bilimkurgu romanımın İngilizce çevirisinde, üçleme olarak düzenlediğim kitabımın 2ncisi Amazon’da çıktı. Detaylar için tıklaman yeterli.
ROBOT WITH A SOUL TRILOGY now available on AMAZON
Book 1 - GARDEN OF EDEN
E-book https://www.amazon.com/dp/B08D2NZ5TZ
Paperback https://www.amazon.com/dp/B08D53GWX1?ref_=pe_3052080_397514860
Book 2 - THE BABYLONIAN EXILE
E-book https://www.amazon.com/dp/B08D5ZCTGT?ref_=pe_3052080_276849420
Papaerback https://www.amazon.com/gp/product/B08GLW8WBJ/ref=dbs_a_def_rwt_bibl_vppi_i2
Book 3 - ARTIFICIAL MESSIAH
E-book https://www.amazon.com/dp/B08D5XY3LF?ref_=pe_3052080_276849420

Daha güzel bir dünya için ancak paylaşarak büyüyebiliriz ve farkındalık büyümenin, gelişmenin, tekamülün ön şartı.
Bülteni beğendiysen ve diğer dostlarımızla paylaşmak istersen SHARE tuşuna basman yeterli.
Bundan sonraki bültenlerin sana otomatik olarak gelmesi için de SUBSCRIBE NOW tuşuna basabilirsin.
Hakikatin nuru fikirlerin çarpışmasından doğar.
Değerli katkı ve yorumlarını da bekliyorum. Haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kal,
Kenan