017_Yaşam bir Maskeli Balo
İyi haftalar sevgili dostum,
Sevgi, sağlık, mutluluk ve huzuru bütünün hayrına hayatına çektiğin ve çevrene yansıttığın harika bir hafta olmasını diliyorum.
BİLGELİK OKULU adlı ücretsiz haftalık dergimin yeni sayısında tekrar beraberiz.
Bu hafta yaşamdaki maskeler ve bilinçsizce oynadığımız bu maskeli balo üstüne düşünerek yeni bir haftaya başlayalım.

Yaşam bir Maskeli Balo
”Aynaya baktığınızda suçluluk duyuyorsanız, gerçekleri öğrenmişsizniz demektir.”
V for Vendetta
"Küçük bir kızken tanıdığımız yaşlı ve bilgin biri bana şöyle demişti: 'Daima kendin ol. Kimseyi taklide çalışma! Tanrı filleri yaratmıştır, ama aynı zamanda tavşanları da.' O zaman bu sözlere pek inanmamıştım. Çünkü benim gözlerimi boru gibi sesleriyle filler doldurmuştu ve ufacık tavşanları göremiyordum bile. Fakat şimdi yaşasın filler ve yaşasın tavşanlar diyebiliyorum."
Rosemery Cobham
Yaşadığımız Dünya muhteşem güzelliklerle bezeli bir gezegen.
Hatta o kadar güzel ki...
Biz Dünya’da yaşamı oluşturan koşulların tüm evrende bize özel ve tek olduğuna binlerce yıldır inanmışız. Tersini söyleyeni de suçlamış, yakmış, cezalandırmışız.
Şunu diyebilirsiniz.
Peki, neden bunca sorun, kargaşa, kötülük var bu Dünya‘da o zaman?
Evet. Maalesef var...
Ancak dikkatle bakarsanız;
Göreceksiniz ki....insanın kendi bakış açısıdır bu Dünya’yı iyi ya da kötü yapan...insanın eylemleridir bu Dünya’yı iyi ya da kötü yapan.
İnsanı bırakalım ve doğal yaşama bakalım.
Hayvanlar birbirlerini öldürüyor. Bu nedir acaba?
Dünya gözüyle bakarsak bu da iyi ve hoş değil...
Ancak doğal yaşamın birbirine örülü ve bağlı dengesi bir beslenme zinciri getiriyor.
Bunun adı “karşılıklı bağımlılık”. Evrensel bir ilke bu. Dünya’daki doğal yaşama izdüşümü de bu.
Bu beslenme zinciri içinde de hayvanlar sadece ihtiyacı kadar besleniyor.
Ama insan ne yapıyor?
İnsan kendi çıkar, arzu, ihtiras, hırs, zevk, hazları için de bunları yapabiliyor.
Kendi emelleri için beslendiği Doğa Ana’yı kirletebiliyor.
Bu yüzden bana göre...
Yaşadığımız her şeye rağmen Dünya harika bir yer...hatta daha ileri gideyim, Dünya Tanrı’nın yaradımları arasında bir cennet.
Onu kötü yapan bizleriz.
Elmayı yemişiz bir kere. Atılmışız Aden’in Bahçesi’nden.
Bu Dünya aslında o kadar da zor bir yer değil aslında!!!??
Neden mi?
Çünkü herkes aslında maske takıyor ve kendisi gibi olamıyor.
Dünya maskeli baloya sahne olan bir tiyatro sanki.
Doğum ile birlikte mizaç, genetik miras ve karmadan oluşan bir hardware ile dünyaya geliyoruz.
Can ten kafesine bürünüyor...Zaten bu noktada ilk BÜTÜN ve TAM halimizden uzaklaşmış oluyoruz.
Sonra da kişilik yazılımının yazılmasıyla birlikte sahte bir kişilik geliştiriyoruz.
Romalıların “persona” dedikleri maskeler işte bu sahte kişiliklerimiz.
Zira;
Sahte kişilik bizim özümüz değil. Dünya ortamında çevre koşullarıyla şekillenen kişiliğimiz bizim çocukluk kararlarımız ve savunma mekanizmalarımzdan oluşuyor.
Herkes maske takıyor...düzen böyle.
Maskelerden kurtulabilen ise çok az. Bu zorlu bir yol ve yolculuk. “Seyrü Süluk” herkese göre değil. Zaten herkes de bunu istemiyor.
Ne güzel olurdu bu maskelerden bilinçli olarak kurtulabilsek?
O zaman maskeli baloya gerek olur muydu?
Maskeler olmayınca yanlışlar ve yanlış anlaşılmalar olur muydu?
Maskesiz olmak amaçsız, isteksiz olmak demek değil...
Bilge olmak veya veli, ulu olmak da değil.
Maskesiz olmak kalkanları kaldırmak ve kendin olmak...
Yakın zaman liderlik kitaplarında...
“Otantik liderliği” tanımlayan sıfatlardan birisi olan...
İncinebilir olmak, şeffaf olmak, içi dışı bir olmak bu.
İçteki ışığın dışarı çıkmasına izin veren olmak demek.
Neden olmasın ki?
Sevgiler,
Kenan Kolday

Dinlemeyi öğrendim, susmayı becerebilmek için...
Susmayı öğrendim, çok konuşup pişman olmamak için...
Sevgiyi öğrendim, nefrete yenilmemek için...
Şükretmeyi öğrendim, nankör olmamak için...
"Evet" demeyi öğrendim, insanlara şans verebilmek için...
"Hayır" demeyi öğrendim, sonunda üzülmemek için...
"Olur" demeyi öğrendim, insanların neler yapabileceklerini görmek için...
"Olmaz" demeyi öğrendim, sınır koyabilmek için...
"Şimdi" demeyi öğrendim, şu anın kıymetini bildiğim için...
"Sonra" demeyi öğrendim, bazı şeyleri ertelemek gerektiği için...
Sabretmeyi öğrendim, her şeyin zamanı var ,bildiğim için...
Gülmeyi öğrendim, yaşama tutunabilmek için...
Sagopa Kajmer

Ruh ikizi
Bir zamanlar, insanların dört eli ve dört ayağı varmış.
Bir kafada iki tane yüz ve dört tane kulak taşırlarmış.
Bu insanlar o denli güçlülermiş ki,zamanla tanrılara baş kaldırmışlar.
Tanrılar onlardan korkmaya başlamış.
Aslında baş Tanrı Zeus bir Yıldırım gönderip insanların hepsini yok edebilirmiş ama bu durumda, kendilerine tapacak kimse kalmayacakmış.
Ne yapacaklarına karar vermek için uzun uzun düşünmüşler.
En nihayet Zeus’un aklına,bu güçlü varlıklarla başa çıkmak için bir yol gelmiş.
Onları ortadan ikiye bölecek ve böylece güçlerini azaltacakmış.
Üstelik ikiye bölündükleri için tanrılara tapanların sayısı da artacakmış.
Zeus kılıcıyla insanları elma gibi ortadan ikiye ayırmış ve tanrı Apollon’a dönüp:
“Yüzlerini tersine çevir;böylece kendi eksikliklerini görüp,daha erdemli olsunlar!” demiş.
İnsanlarsa, sadece kendi eksiklerini görmekle kalmamış, o eksikliği tamamlamak için diğer yarılarını aramaya koyulmuş.
Ne zaman kendi kayıp yarılarına benzer birine rastlasalar,büyük bir heyecanla ona kavuşma, onunla bütünleşme arzusu duymuşlar.
Bazıları doğru olmayan birini kendi yarısı sanmış ve gerçeği ancak,büyük acılar ve düş kırıklıkları yaşadıktan sonra anlamış.
Buna aşk yanılsaması denmiş.
Bazıları ise kayıp olan gerçek yarılarını bulmuş ve onunla bütünleşince çok mutlu olmuş; gerçek aşkına, ruh ikizine kavuşmuş.
Antik Yunan ozanı Aristophanes, yaklaşık 2400 yıl önce Platon’un Sempozyumu’nda aşkı böyle anlatır.
Anlattıkları,hiçbirimize yabancı değildir.
Hangimiz; yaşamın inişli çıkışlı yollarında bize eşlik edecek, aşk,sevgi,güven ve değerlilik duygularını yaşatacak diğer yarımızı aramadık?
Ve onunla bir olunca, bütünleneceğimizi ve Zeus’un zalim kılıcına kafa tutacağımızı düşünmedik?
Kimimiz o arayışta aşk yanılsamasına düştü, kimimizse ruh ikinizi buldu.
Sizce de herkesin bir ruh ikizi var mıdır?
Doç.Dr. Şafak Nakajima/Aklın Kutsal Kitabı
EZOTERİK SOHBETLERİMİZ DEVAM EDİYOR
Kısa haberler…
Websitemi düzenledim ve yakında açmayı planladığım eğitim ve seminerleri takip etmek istersen siteye göz atabilirsin.
Amazon’a 2 yeni kitap yükledim ve tanıtım amacıyla düzenlediğim kampanyaya istinaden 2ncisini ücretsiz indirebilirsin.
WRATH OF GOD, Tower of Babel

Daha güzel bir dünya için ancak paylaşarak büyüyebiliriz ve farkındalık büyümenin, gelişmenin, tekamülün ön şartı.
Bülteni beğendiysen ve diğer dostlarımızla paylaşmak istersen SHARE tuşuna basman yeterli.
Bundan sonraki bültenlerin sana otomatik olarak gelmesi için de SUBSCRIBE NOW tuşuna basabilirsin.
Hakikatin nuru fikirlerin çarpışmasından doğar.
Değerli katkı ve yorumlarını da bekliyorum. Haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kal,
Kenan