020_YARGILAMA ki, yargılanma
İyi haftalar sevgili dostum,
Sevgi, sağlık, mutluluk ve huzuru bütünün hayrına hayatına çektiğin ve çevrene yansıttığın harika bir hafta olmasını diliyorum.
BİLGELİK OKULU adlı ücretsiz haftalık dergimin yeni sayısında tekrar beraberiz.
Bu hafta yargılamalarımız ve düşüncelerimizi nasıl hayatımızda gerçek kıldığımız üstüne düşünerek yeni bir haftaya başlayalım.

YARGILAMA ki, yargılanma
Hz.İsa’nın bu kısa sözü bence çok önemli. İnsan beyni evrensel bir ilke olan DUALİTE yani KUTUPSALLIK veyahut bir diğer adıyla ZITLIKLAR ile çalışıyor. Evrende nasıl iyiyi kötü olmadan, sıcağı soğuk olmadan, genişi dar olmadan vs bilemezsek, insan aklı da yine bu mantıkla çalışıyor.
Maddesel olan ile mananın evliliği olan, bir ayağı yerde bir ayağı gökte olan insanoğlunun bu ikili yapısı bile onun bu ilkeye göre yapılandığını gösteriyor.
Dünya yaşamına doğan bebek ise yaşadıklarını tecrübe ederek bu zıtlıklar dünyasını görüyor, anlıyor ve anlamlandırıyor. Ve bu zıtlıklara da bağımlı hala geliyor. Muazzam güce sahip sınırsız zihnini zıtlıklar dünyasının kısıtlı imkanları ile kısıtlıyor. Sonsuzu sonluya hapsediyor...
Ve her şeyi iyi-kötü, güzel-çirkin- doğru-yanlış vb şekilde sınıflandırıyor.
Bu sınıflandırma ile birlikte günlük yaşamın koşturmacasına artık otomatik tepki veriyor. İyinin, doğrunun, güzelin bile göreceli olduğumuz bu dünyada kendine göre bir iyi-doğru-güzel realitesi icad edip, buna uymayanı kabul etmiyor.
Daha da ileri gidip yargılıyor, uymazsa suçluyor, diğerlerini o kalıba getirmeye çalışıyor, şiddetle eleştiriyor...
“Etme bulma dünyası bu” derdi büyük annelerimiz. Ya da “beddua okuma sakın, dünya çevresinde dolaşır sana geri döner” derlerdi.
Kadim Hinduların KARMA dedikleri SEBEP-SONUÇ yasası bu. NE EKERSEN ONU BİÇERSİN.
Dikkat et hayata gerçekten de bunun doğru olduğunu göreceksin.
Hayat ne istediğini değil, ne olduğun kadarını geri verir.
İyi bir insan kısa dönemde haksızlık, yanlışlar, hatalar, kötülükler vs ile karşılaşsa bile uzun dönemde her zaman iyiliğinin meyvesini alacak ve kazanacaktır. Yeter ki, tarlada eğilen ve solan diğer otlar gibi olmasın, dik dursun. Herkes hata yapsa bile o dik ve dürüst dursun.
Yargılayan ve suçlayan insanlara ne yazık!
Bilmiyorlar ve hatta görmüyorlar ki, ne verirlerse onu alacaklardır ve hayatta aşırılıkları ile sınanacaklardır. Bilmiyorlar ki bu dünyada bir gönül kıran, bir “AH” alan insan mutlaka ölmeden önce bedelini ödeyecektir.
Nefsi için bunu yapan ile kalbi temiz olsa ada bir çocuk gibi bilmeden yapan arasında fark var elbet.
O yüzden önerim şu…
YARGILAMAYALIM ki yargılanmayalım...Önce soralım, anlayalım ve sonra yorum yapmayı tercih edelim. Zannetmektense sormak daha makul olacaktır.
ELEŞTİRMEYELİM ki eleştirilmeyelim...Sadece insanları eleştirmek haddimize olmasa gerek, bunun yerine kendimizce pozitif geri bildirim verebiliriz.
SUÇLAMAYALIM ki suçlanmayalım...Araştırmak, anlamak, empati kurmak anahtarın ta kendisi. Hata başkasında bile olsa geri bildirimimizi olumlu bir dil ile verebiliriz. Anlamıyorsa da susabiliriz. Belki de biz anlatamamış olabiliriz.
KÖTÜLEMEYELİM ki kötülenen olmayalım...Herkesteki iyi, doğru ve güzeli görelim. Herkesin imkanı ve doğası kadar yapabileceğini anlamak ve kabul etmek ne harika.
ALEYHTE KONUŞMAYALIM ki aleyhimizde konuşulmasın...İnsanlara güven aşılayalım, her daim dürüst olacağımızı gösterelim. İnsanlara açık kapı politikası uygulayalım ki duygu ve düşüncelerini ulaştırabilsinler.
DEDİKODU YAPMAYALIM ki dedikodu yapılan olmayalım...Sorunlarımızı mertçe insanlarla birebir çözelim ki kafamızda dolaştırıp şikayet etmeyelim. Ketum olmak ve ayıbı örtmek en güzeli.
KIYASLAMAYALIM ki kıyaslanmayalım...İnsanları kıyaslayıp başkalaştırmak yerine, herkesteki farklılıkları görelim ve bunu bir zenginlik olarak kabul edelim.
ŞİKAYET ETMEYELİM ki şikayet edilen olmayalım...Kendinden ve halinden memnun olan dünyadaki cennetini bulur.
YALAN SÖYLEMEYELİM ki yalan söylenilmesin de bize...Her zaman doğruyu ve hakikati konuşalım. Ölümümüz bile olacaksa doğruluktan olsun.
İFTİRA ATMAYALIM ki iftira uğramasın hayatımıza...Bilmeden konuşmayalım ve harekete geçmeyelim. Araştıralım, öğrenelim, anlayalım. Sonra fikir beyan edelim.
KISKANMAYALIM ki kıskançlığa maruz kalmayalım...Kıskanmayı gıpta ile değiştirelim. Değersizi değerli olan duyguya dönüştürelim ve bu bize güç versin. Kıskançlık insanı öldürür yoksa.
NEFRET ETMEYELİM ki nefret edilme...Tepki vermeden evvel düşünmek, tartmak ve sonra KARŞILIK vermek daha iyi değil mi? Yaşadığın duyguyu tartmak önce faydalı olmaz mı?
Evet dostum....
Hayatta her şey bir bumerang gibi. Atılan bumerang atıldıktan sonra unutulup gidiyor ama bir gün, beklenmedik bir an insana geri geliyor. Ya cemalle ya da celalle.
“Ben ne yaparsam yapayım ama olmuyor, iyilikten maraz geliyor” diyenleriniz olabilir. Belki de o zaman yaşamanız gereken bir sınav, almanız gereken bir ders vardır ki bu yaşanıyordur. Ve bunu da Hz.Mevlana’nın dediği gibi RIZA ile kabul etmek lazım. Mutluluk sadece rakı-balık masasında, keyifle kutlanan anlarda değil her an, her durumda, her koşulda halinden memnun olmakta, “hamdolsun” diyebilmekte saklı...
Her zaman cemalle sınanmayı nasip etsin Allah.
Sevgiler,
Kenan

YAŞAMI KULLANMA KILAVUZU
**1. Size bir vücut verilecektir.
Onu beğenebilir ya da ondan nefret edebilirsiniz,
ancak kesin olan bir şey varsa o da ömrünüzün
geri kalanı boyunca ona sahip olacağınızdır.
**2. Dersler öğreneceksiniz.
Yeryüzünde Yaşamak isimli tam zamanlı
bir okula kaydoluyorsunuz.
Her kişi veya her olay birer Evrensel Öğretmen'dir...
**3. Hatalar yoktur, yalnızca dersler vardır.
Büyümek bir deneyim sürecidir.
Başarı kadar yenilgiler de bu sürecin bir parçasıdır.
**4. Bir ders öğrenilene kadar tekrar edilir.
Bu ders, ta ki siz öğrenene kadar
size çeşitli biçimlerde anlatılır.
Ancak ondan sonra bir sonraki derse geçebilirsiniz. .
**5. Eğer kolay dersleri öğrenemezseniz
bu dersler giderek zorlaşırlar.
Dışsal sorunlar içsel durumunuzun
kesin bir yansımasıdır. İçsel engelleri
ortadan kaldırdığınız zaman dış dünyanız değişir.
Acı, evrenin sizin dikkatinizi çekme şeklidir.
**6. Davranışlarınız değiştiği zaman
bir dersi öğrenmiş olduğunuzu anlarsınız..
Bilgelik egzersizdir.
Bir şeyin bir parçası, hiç bir şeyin bir çoğundan daha iyidir.
**7. Buradan daha iyi bir orası yoktur.
Orası dediğiniz yer burası olduğu zaman
gene buraya kıyasla daha iyiymiş gibi
görünen bir orası olacaktır.
**8. Diğer insanlar yalnızca sizin aynanızdırlar.
Diğer bir kişinin bir yönü sizin kendinizde sevdiğiniz
ya da nefret ettiğiniz bir yönünüzü yansıtmadıkça
onu sevmeniz ya da ondan nefret etmeniz mümkün değildir.
**9. Yaşamınız size bağlıdır. Yaşam size tuvali sunar,
resmi siz yaparsınız.
Yaşamınıza sahip çıkın, yoksa başkası sahip çıkacaktır.
**10. Daima ne isterseniz onu alırsınız.
Bilinçaltınız kendinize çektiğiniz enerjileri,
deneyimleri ve insanları doğrulukla belirler
dolayısıyla ne istediğinizi bilmenin en güvenilir
yolu neye sahip olduğunuzu görebilmektir.
Kurbanlar yoktur, yalnızca öğrenciler vardır.
**11. Doğru ya da yanlış yoktur,
ama sonuçlar vardır. Ahlaki yaklaşımların faydası olmaz.
Yargılamalar ise yalnızca davranış kalıplarını korumak içindir.
Yalnızca yapabildiğinizin en iyisini yapın.
**12. Cevaplar kendi içinizdedir.
Çocukların başkalarının rehberliğine ihtiyacı vardır;
bizler ise olgunlaştıkça Ruhun Yasalarının yazılı olduğu
kalbimize güveniriz.
Bildikleriniz duyduklarınızdan, okuduklarınızdan
ya da size söylenenlerden çok daha fazladır.
Yapmanız gereken yegane şey bakmak, dinlemek ve güvenmektir.
**13. Tüm bunları unutacaksınız.
**14. Ne zaman arzu ederseniz hatırlayabilirsiniz.

Şeyh Edebâli'nin Osman Gazi'ye Nasihatı, ünlü Osmanlı tarihçisi Cenabi'nin "Cenabî Tarihi" adıyla da bilinen "el-Hâfilü'l-Vâsıt ve Aylemü'z-Zâhirü'l-Muhît" adlı Arapça eserinin Süleymaniye Kütüphanesi'nde kayıtlı bir nüshasında mevcuttur. Mustafa Cenabi, 1540-1590 yılları arsında yaşamıştır, ondan önce kimse Edebâli'nin böyle bir vasıyetinden söz etmemiştir.
Oğul;
“İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler. Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir. Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür. Hırsımız, bencilliğimiz…”
Dünya bir garip han, bir hoyrat mekan,
İnsan bir garip varlık kabına sığmayan…
Hayat bir yudum su, bir anlık rüya…
Ömür bir kısa yol tekrarı olmayan…Bu yolda nazarımızı sonsuzluğa dikip; büyük yürümek ve büyük ölmek gerek. Bu yolda hırs, diken; benlik ve kibir, engeldir oğul. Sakın ha kendine takılmayasın ve kendinde boğulmayasın. Teklik sadece Allah’a mahsustur, tek başına karara durup hoyrat dünyanın dayanılmaz ağırlığını kaldırmayasın. İşlerini ehil kişilere danışarak tutasın, danışırsan yol alırsın, danışmasan yolda takılıp kalırsın oğul.
“Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin; ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen, sabah rüzgarında savrulup gidersin.”
Bir dem gelir bir tekmeyle dünyaları yıkacak olursun, bir dem gelir yerdeki karıncaya mağlup olursun. Güç hayvanda bile mevcut. Akıl sadece anahtar. Anahtara takılmasın. Aslolan anahtarın açacağı kapılardır. Kapıların ardında hazineler, kapıların ardında sırlar vardır. Sırlar ki, ebedi muştuları koynunda barındırır; sonsuza kavuşturur. Aklını kullanıp dünyadayken cennetin kapılarını aralayasın oğul.
“Öfken ve benliğin bir olup aklını yener! Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın, azminden dönmeyesin. Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil, her işin gereğini vaktinde yap!”
Öfke ateş, öfke afet, öfke şeytandır oğul. İnsanoğlu dağları devirir; ama öfkesine mağlup olabilir. Öfkeyle savaşı daima taze tutmak gerektir.
“Yolcu, buruk baş gerek
Gözde daim yaş gerek
Huy biraz yavaş gerekYoksa yollar aşılmaz.”. diyen ne güzel söylemiştir. Öfke benliğin yemi, en lezzetli gıdasıdır. Benlik semirdi mi irade yok olur gider. İradesi zayıflayanın ruhu intihar eder. Posalaşmış bir beden taşımak ne ağır zillet, ötelere kapalı bir ruh taşımak ne büyük ihanet.
Sabırsız olmaz oğul. Sabırsız menzile varılmaz. Kaf Dağı’na sabırsız ulaşılmaz. “Sabır kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktadır.” İnsan ocaklar gibi yanmalı, yanmalı da kimselere gamını ilan etmemelidir. Gözünü ötelere dikesin oğul, hesabını idealine göre yapasın. Şunu da asla unutmayasın: “Her şeyin vakti tayin edilmiştir. Vaktinden önce öten horozun başı kesilir.”
Vazifen çetin, yükün ağırdır oğul. Hizmette önde ücrette geride olasın. Vazifenin en ağırına talip olmakta kaçınmayasın. Vazifenin ağırlığı Yaratan’ın kullarına ihsanıdır.
“Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördüğünü söyleme, bildiğini bilme, sözünü unutma, sözü söz olsun diye söyleme.”
Bizler nefreti eritmek için, muhabbetin asaletini dünyaya yeniden hakim kılmak için çıktık yola. Bu yolda utanacak bir şeyimiz yoktur. Muhabbet yolunun gizlisi saklısı yoktur oğul. Ama altının değerini de sarraf bilir, sözünü muhatabına göre ayarlayasın. Cahilin karşısında altınlarını çamura atmayasın. Yiğit olan kördür, kötülüğü görmez; sağırdır, kem sözü işitmez; dilsizdir, her ağzına geleni demez. Bildiğini de her yerde ayaklar altına sermez. Yunus gibidir o; yüreği muhabbete, gönül ibresi Hakikate ayarlıdır. O bir defa söz verdi mi, onu namusu bilir.
“Ananı, atanı say; bereket büyüklerle beraberdir!”
Anadolu; içinden kıvrım kıvrım ırmaklar akan, ağıtları alev alev ciğerler yakan… “Ana”larla dolu olan…
Ana çile yumağıdır, oğul dua kaynağıdır. Ana yüreği narin bir ipek, ata bileği Hakk’ın diktiği en sağlam direktir. Ne ananın ince yüreğini yakasın, ne de babanın kapı gibi bileğini kırasın oğul. Yarın yuva kurduğunda ocağınla onlar arasında köprü olasın. Ana ve ata düşmemek için sırtımızı dayadığımız duvardır, yarın duvar yıkıldığında kıymetini anlarsın.
“Sevildiğin yere sıkça gidip gelme, muhabbetin kalkar, itibarın kalmaz. Düşmanını çoğaltma, haklı olduğunda kavgadan korkma! Bilesin ki; atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler!”
Her şeyin ortası makbuldür, sevginin de. Sevdiğini gereğinden fazla sevmeyesin. Sevgini de, sadece yüreğinin eline vermeyesin. En çetin imtihan “sevgi”yle olanıdır. “Kişi ne kadar bahadır olsa da, muhabbete tuş olur.” diyen atanın sözünü aklından çıkarmayasın. Böyle imtihan olmamak, istikbalde neslinden utanmamak için gecelerin bağrında, seherlerin aydınlığında duaya durasın. Senin ideallerin ve geleceğe dair hedeflerin var oğul.
Gönül adamı ömrünü boşa harcamaz, yüreğini ucuza satmaz, edep tacını başından almaz. Gönül erinin her zaman yüzü yerde, gönlü göktedir. Haklı olduğunda kavga vermesini bilir. Kavgayı sadece bileğiyle değil, ilmiyle ve yüreğiyle yapmasını bilir.
İyiliğe kötülük, şer kişinin kârı,
İyiliğe iyilik her kişinin kârı
Kötülüğe iyilik de, er kişinin kârıymış oğul.
Sen bizim rüyamız, sen bizim devâmız, sen bizim duamızsın oğul. Daima başın dik, alnın ak, gönlün pak olsun.
Zümrüt-ü Anka’nı iyi seç ki Kaf Dağı sana yakın olsun. Yolun ebediyete kadar açık olsun
EZOTERİK sohbetlerimiz devam ediyor.
Bülteni beğendiysen ve diğer dostlarımızla paylaşmak istersen SHARE tuşuna basman yeterli.
Bundan sonraki bültenlerin sana otomatik olarak gelmesi için de SUBSCRIBE NOW tuşuna basabilirsin.
Hakikatin nuru fikirlerin çarpışmasından doğar.
Değerli katkı ve yorumlarını da bekliyorum. Haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kal,
Kenan
