025_Dünya güzel, tek sorun bizlerde...
İyi haftalar sevgili dostum,
Sevgi, sağlık, mutluluk ve huzuru bütünün hayrına hayatına çektiğin ve çevrene yansıttığın harika bir hafta olmasını diliyorum.
BİLGELİK OKULU adlı ücretsiz haftalık dergimin yeni sayısında tekrar beraberiz.
Bu hafta güzellik üstüne düşünerek yeni bir haftaya başlayalım.

“Söyleyene değil, söyletene bak”
Bir tasavvuf deyişi
Pazar günü akşamüstü yoğun ve kalabalık bir Pazar gününün ardından Çeşme sahilinde kızımla oturup batmakta olan güneşi ve o huzurlu günbatımının getirmekte olduğu rengarenk gökyüzünü seyrettik. Doğadaki sakinlik içimize işledi, bize huzur verdi, ruhumuzu dinginleştirdi. Bu muhteşem anı içime çekercesine derin nefes aldık ve anı yaşadık, o mekanın bir parçası olduk. Sanki o an her şey “TEK” ve “BÜTÜN”dü.. O kısa ve harika an, içim inanılmaz bir mutluluk ve tatmin ile doldu. Dünyevi bir mutluluktan öte bir şey bu. Neo-platonik öğretinin temellerini atan Plotinus’un İdealar Dünyasının kaynaklandığı teklikte erimek ile ilgili yazdıkları aklıma geldi. MS 2yy’da yaşamış olan ve modern Yoga’nın kurucusu Patanjali’nin “Samadhi” için söyledikleri içimde titreşti. Ney dinlerken kanatlanan ruhumun bana hissettirdiği hafiflik içimi doldurdu. O kısa an her şey tam ve eksiksizdi. Durgundu. Daha güzel ne olabilirdi ki...hem de yanımda güzel kızım varken.
Bunun gibi özel anları her birimiz yaşantımızda en az bir kere yaşamışızdır. İnsan ne kadar çok bu özel anları yaşarsa, o kadar içinde yaşadığı ve parçası olduğu doğanın güzelliklerini takdir edebilir. Parçası olduğu doğayı takdir eden insan Mutlak Yaradan’a bu şekilde minnet edebilir. Hayatta her şey ama her şey minnet etmek için bir fırsattır. Bu gibi anların yaşanma sıklığı insana bir anlamda daha fazla huzur veriyor. Birçok doğu ve batı öğretilerinin modern ve kadim üstatlarının dediği gibi mutluluk geçici ve dışsal şeylere bağlı değil ve olmamalıdır da. Tekamül etmekte olan insanın bir anda elini şıklatması ile sihirli bir şekilde ansızın kalıcı ve İlahi mutluluğu elde etmesi düşünülemez. Kalıcı değişim ve içselleştirme önce dıştan içe, sonra içten dışa olur. Önce öğrenir, sonra içselleştirir ve dışa her hareketimizle yansıtırız.
Üstünde yaşadığımız bu Dünya devasa boyutlardaki evren içinde çok küçük bir boyuta sahip. Her ne kadar şu an dek üstünde hayat olduğuna dair bilimsel bir kanıt bulunmadıysa da, muhtemelen bu sonsuz evrende yaşam için gerekli koşulları sağlayan tek gezegen bizimkisi değildir. Yaşam için gerekli koşulları sağlayan Dünyamız gerçekten çok güzel. Her bir köşesi ayrı güzel. Kötü ve olumsuz giden hiçbir şey yok ve olmadı da. Her şey yaşanması gerektiği gibi yaşanıyor. Afrika’nın Savanaları, Ektator’un tropikal ormanları, okyanusların çeşitliliği, kutup buzullarının türlü şekillerdeki güzellikleri...saymakla bitmez güzelliklerle bezeli bir dünyada yaşıyoruz. Sorun olan tek şey bizlerin bakış açıları ve hayatı nasıl algıladığımız. Sorun hayatı kendilerine göre yönlendirmeye çalışanlar, şişen egoların çatışmaları sonucu yaşanan mücadeleler ve çekememezlikler. Sorun kültürel ve bireysel farklılıkları çeşitlilik yerine tehdit gören bozuk zihniyetlerde. Sorun kendini her fikre açık sanıp, ilk karşıt fikri hemen yok etme eğilimde. Dünya olduğu gibi güzel, sade ve dingin, sorun bizlerin paradigmaları yani zihin haritaları. En temeli bu.
Elbette ki farklılıklar olduğu sürece bu sorunlar devam edecek. O zaman çözüm nerede? Çözüm her şeyi olduğu gibi kabul etmekte...Yaradan’dan geleni Yaradan’dan ötürü sevmek, olduğu gibi kabul etmek ve buna şükretmekte. “Keşke” ve ya “neden” dememekte. Farklı olacak olsaydı zaten öyle olurdu.
Kimseyi bir şeyi sizin gibi yapmıyor diye yargılamayın. Kimseyi davranışlarından ötürü suçlamayın, önce hangi koşullarda neye göre davrandığını anlayın ve dair kurun. Önce anlayın, sonra karara varın. Kimseden yapabileceğinden fazlasını istemeyin ve beklemeyin. Değiştiremeyeceğiniz şeyler için üzülmeyin. Kendiniz olun ve kendiniz gibi davranın VE karşınızdakilerin de kendi farklılıkları ve özgürlükleri ile kendileri olmalarına izin verin.
En temel özgürlük düşünce özgürlüğüdür ve kimsenin bunu bozmasına izin vermeyin. Bunu koruduğunuz sürece yaşam olduğu gibi muhteşem ve zarafetle akmaya devam eder.
Yaşamınızda her an sağlık, mutluluk, huzur dolu yaşayın, sevgi ve barış içinde kalın, ahenkli ve dengeli olun.
Sevgiler,
Kenan
GASLIGHTING
Jack, her gece evdeki gaz lambasını bir önceki güne göre giderek daha fazla kısar.
Karısı Bella ışığı onun kıstığını bilmez ve devamlı kocasına sorar:
Primis Player Placeholder
*“Gaz lambası giderek daha mı az ışık veriyor.?”*
Jack ona sinirlenir, *“Sana öyle geliyor”* der.
Bella ne olduğunu anlayamaz.
Işığın her gün biraz daha azaldığından emindir ama kocasının tepkisi yüzünden ışığın azalmadığına inanır.
Kendisinden şüphe duymaya başlar...
Bu şekilde karısını delirtmeye çalışan Jack’in uyguladığı bu yöntemi ,
*Gaslight* isimli bir tiyatro oyununda izleriz. Oradan bir filme aktarılır. Ve nihayetinde *psikiyatride bir terime* evrilir.
*Gaslighting*, ikili ilişkilerde bir tarafın diğer tarafa uyguladığı psikolojik şiddeti tarif eden bir terim.
Karşısındakini çeşitli hileli tavırlar ve ithamlarla güçsüz, muhtaç, sorunlu ve hatalı olduğuna inandıran taraf, onu bu yöntemle yönetir, özgüvenini zedeler ve kendine bağımlı hale getirir.
Aslen bir egemen ve mağdur ilişkisinin tanımıdır.
Kendinden şüphe duyan insan, o yüzden karşısındakine şartsız güvenir ve güçlü olmakla kötü olmak arasındaki ayrımı yapamaz hale gelir.
Memnun olmadığı durumlarda bile bir benzerinin daha iyi olabileceğine ikna olur.
O yüzden yıkar, yıkar ve yerine hep bir benzerini kurar.✓
İkili ilişkilerden toplumsal ilişkilere kadar irili ufaklı iktidarların çeşitli manipülasyonlarına kolayca kurban giden insan aklı;
Korkularla ve çaresizlikle donatıldığı bireysel hapishanesinden kurtulmak için, ya hırçınlaşıp büyük bir savaşı ölümüne göze alması gerektiğini ya da her şeyden vazgeçip erkenden kendi mezarına kendi kendine girmesi gerektiğini zannedecek kadar aklını kaybeder.
Oysa yapması gereken tek şey vardır.
* Oturduğu yerden kalkması...
* Gaz lambasının düğmesini yoklaması...
* Gerçekten kısılmış mı yoksa tamamen açık mı bakması...
Hepsi bu kadar.
Alıntı
Bülteni beğendiysen ve diğer dostlarımızla paylaşmak istersen SHARE tuşuna basman yeterli.
Bundan sonraki bültenlerin sana otomatik olarak gelmesi için de SUBSCRIBE NOW tuşuna basabilirsin.
Hakikatin nuru fikirlerin çarpışmasından doğar.
Değerli katkı ve yorumlarını da bekliyorum. Haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kal,
Kenan
