İyi haftalar sevgili dostum,
Sevgi, sağlık, mutluluk ve huzuru bütünün hayrına hayatına çektiğin ve çevrene yansıttığın harika bir hafta olmasını diliyorum.
BİLGELİK OKULU adlı ücretsiz haftalık dergimin yeni sayısında tekrar beraberiz.
Bu hafta BABİL KULESİ’nin yıkılışı hikayesi üstüne düşünerek yeni bir haftaya başlayalım. 2021 yılının ilk hikayesi olarak Babil Kulesi’ni seçmemin sebebi modern medeniyetimizin bir teknolojik, sosyolojik, kültürel dönüşümün kavşağında olması ve bu kırılımın en temelinde insanın kendinden daha yeni ve bilinçli yeni bir insan 2.0, insanlık 2.0 çıkarma arefesinde olmasıdır.
Kardeshev endeksine göre Tip 1 diye tabir edilen yaşadığı dünyayı bozmadan ve tüketmeden o gezegenin enerjisini kullabilen insan olmamıza Micho Kaku’ya göre 100 yıl var. Bu aşamaya Sapiens bilinci ile gelmek pek de mümkün değil. İşte bu yüzden ayırt etmeyen ama birleştiren, savaşmayan ama birlik olan, ayırt etmeyen ama tamamlayan, kendine saklamayan ama paylaşan, bencil değil bütünün hayrına hizmet eden, korkudan değil sevgiden beslenen bir yeni insanlık realitesine ihtiyacımız var. Ben’den Biz’e geçme vakti geldi.
Mitoslardan logosa geçtik 2500 sene önce ege kıyılarında filizlenen modern felsefe ile…
Logostan bilime geçtik 600 sene önce Orta Doğu’da filizlenen fikir ve inanç rönesansının Floransa’da bilim rönesansına dönüşmesiyle…
Endüstriyelleşme çağına geçtik 200 yıl önce buhar gücünü arkasına alan İngiltere ile…
ve işte o gün ekonomik kölelik düzeninin de temelleri atıldı ta ki internet dünyayı bir global köye dönüştürene dek.
Ancak her şeyin ilahı zıtlıklara dayalı vücut bulduğu evrende globalleşen dünya önce ingiltere ve sonra Amerika ile global imparatorlukların tüm dünyayı saran güç mücadelesi ve kontrol çabalarına şahit oldu.
İşte bu vesileyle önce altın standardı 1971’de sonlandırıldı ve global hegemonya hedeflerine kaynak sağlamak için sınırsız para basmanın önü açıldı. Hız, haz, tüketim sarmalına bilinçsizce köle edilen insanlar maddesel emanetlere aşık olarak uykuya daldırılırken, oluşturulan maddi güç bütünün ve tüm insanlığın hayrına olmayan şekillerde dengesizce kullanıldı.
İşte bu yüzden,
2001 ekonomik krizi bir ahlak krizidir…
keza 2008 açgözlülüğün krizidir…
2020 krizi ise sınırsız para basılarak büyüyen mali balonun patlamadan önceki çıtırdamaları.
Son 500 yılda bilim yükselirken, dünyamızda maneviyat düşüşe geçti…
Akıl baskın çıkarken kalp ve ruh unutuldu…
Görünmeyen görünene kurban edildi…
Adap, edep ve ahlak, popüler kültürün gölgelerine mahkum edildi…
Ego coşarken, bilinç hakir görüldü…
Kazanç için refah ve huzurdan vazgeçildi…
Elitlerin kalkınması için dünya insanları kaldıraç yapıldı…
Sadece büyümek uğruna başarılı olmak maddesel kazançlara hapsedildi…
Tüketmek kaynakların aşırı tüketimine indirgenirken, dünyada kaynak bulamayanlar sefelate bırakıldı…
İşte bu yüzden artık Homo-Sapiens’in bildiğini bilen insandan kendini bilen insana, yani Homo-Noeticus’a geçişi planlar üstünde plan yapanlar tarafından başlatılmıştır. Bu daha üst bilince sahip bir insanlık realitesinin doğumudur ve her doğum sancılarla olur.
İşte bu yüzden Babil Kulesinin yıkılış hikayesi gibi insanların ve insanlığın iyiliği, hayrı, güzelliği, refahı, mutluluğu ve huzuruna hizmet etmeyen şeylerin daha iyiye, güzele kendini bırakma zamanı gelmiştir.
BABİL KULESİ’nin 4500 yıllık mesajı
Tüm tarih boyunca insanlığın kurduğu en güzel şehirlerden birisine ev sahipliği yapan Babil, insanlık tarihindeki en gizemli hikayelerden birine de ev sahipliği yapar. Akad dilince “Tanrıların Kapısı” anlamına gelen Babil isminin binlerce yıl boyunca hakkını vererek doğu ve batı kültürlerinin kaynaşma mekanı olmuş. Ta ki, Cengiz Han’ın torunu tarafından yakılıp yıkılana dek. Maalesef Babil, o yıkımdan sonra tüm görkemini ve ihtişamını kaybetmiş.
Babil Kulesi Semavi Dinler’den de öncesine ait bir hikaye. Hikayeye göre, Büyük Tufanı takip eden dönemde insanlık tekrar medeniyeti tesis etmiş, tek bir dili konuşmaktadır. Gelin hikayenin gerisini Tevrat’ın Yaradılış bölümünden dinleyelim..
“Doğudan göçtükleri zaman Sinear Diyarında bir ova buldular, orada oturdular. Birbirlerine “gelin kerpiç yapalım ve onları pişirelim” dediler. Onların taş yerine kerpiçleri, har yerine ziftleri vardı. Yeryüzünde dağılmayalım diye kendimize bir şehir, başı göğe erecek bir kule yapalım” dediler.
Ve Ademoğulları’nın yapmakta olduğu şehri ve kuleyi görmek için Rab indi. Onlar bir kavim, hepsinin tek bir dili var. “Gelin inelim, birbirlerini anlamasınlar diye dillerini birbirlerine karıştıralım dediler. Rab onları oradan dağıttı, onlar şehri inşa etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı onun adına Babil dendi.”
Tevrat’ta ismi geçen Babil, ilginçtir ki İbranice’de karmaşa ya da karışıklık anlamına gelmekte.
Hikaye Kur’an-ı Kerim’de de geçmekle birlikte biraz farklı bir anlatıma sahiptir. Öncelikle Babil’de değil Mısır’da geçer. Hz.Musa da hikayenin bir parçasıdır bu sefer. Mısır Firavunu Haman’a, Musa’ın Tanrısına çıkıp bakmak için bir kule inşa etmesini emreder. Mü’min suresinde şöyle anlatılır…
“Firavun dedi ki: “Ey Haman! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yolarına erişirim de Musa’nın ilahını görürüm.” (M’min 36-37)
Dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve Babil'in Asma Bahçeleri içinde bulunan Babil Kulesi, Tanrı Marduk adına yapılmıştı. 90 metre genişlikte ve 90 metre yüksekliğe sahip 7 katlı bir bina idi. 7 katın her biri Tanrı Marduk’a ulaşmanın yollarını temsil ediyordu. Tarihin sonraki dönemlerinde Babil'i işgal eden Tikulti-Ninurta, Sargon, Sanherip ve Asurbanipal kuleyi yıkmışlar. Babil Kralları Nabopollasor ve Nabukadnasor ise yeniden yaparlar. Ancak M.Ö. 479'da Babil'i işgal Pers kralı Xerxes kuleyi yıktıktan sonra tekrar onaran olmaz. Yalnız, Büyük İskender Babil'e geldiğinde harap haldeki kuleye hayran kalır ve onu eski haline getirmeye karar verir. Bu sebeple 10.000 kişiyi iki ay boyunca çalıştırarak molozları temizletir. Fakat İskender ölünce kulenin onarımından vazgeçilir.
Hikayenin versiyonu ne olursa olsun özetle Nuh'un oğulları Büyük Tufan'dan sonra yerleştikleri Sinar (Sümer)'da, bir şehir kurarlar ve göklere yükselen bir kule yaparak Tanrı’ya ulaşmak isterler. Efsaneye göre tanrı kendisine ulaşmaya çalışan insanların kendini beğenmişliğine kızar ve o zamana kadar aynı dili konuşmakta olan insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamalarını engeller. Dilleri karıştırarak artık birbirlerini anlamaz hale gelen insanlar, dünyanın dört bir yanına dağılırlar.
Bu hikayede insanların doğudan gök ettiklerini düşünce ister istemez Kuzey Hindistan’a zamanında göç eden Aryanların bir kolunun da Sümer diyarına göç edip etmediğini sormadan edemiyorum.
Bu sorumu bir başka soru daha izliyor. Bizler de artık göklere uzanan Babil Kulesi’nden çok daha uzun gökdelenleri teknolojimiz sayesinde inşa edebiliyoruz. Ancak kendimizi aşıp kadim Babil’de yaşayanlardan daha üst bilince sahip olabildik mi?
En son Dubai’de yapılan gökdelen kulesi dahil 800m yüksekliği ile sanki Firavun’un Haman’a verdiği emrin binlerce yıl sonra icra edildiğini teyit eder gibi bulutlara yükselmekte.
Şanslıyız ki, efsanelerdeki Tanrı inip inşa ettiklerimizi yıkmadı. Ancak bizler eğer bu hızla devam edersek bize ev sahipliği yapmakta olan bu güzel dünyaya zarar verip doğal felaketleri tetikleyebiliriz. Ya da kıt kaynaklara sahip olma kavgası ile birbirimizle savaşmaya devam edip zengin ile fakir arasındaki uçurumu körükleyerek birlik ve beraberlikten uzaklaşabiliriz. Bu da Sümer diyarında başlayan ayrılığın zihnen ve ruhen de tüm dünyaya yayılarak daha büyük savaşların yaşanmasına yol açabilir. Veyahut ticaret savaşları ekonomik refah dengelerini alt üst ettikçe kıt kaynaklar için mücadeleyi kızıştırıp, fakirleşen gelişmemiş ülkelerde yaşayanların bozuk refah dağılımına isyan etmesine yol açabilir.
50 yıl öncesinin kolonileşme hareketi ekonomik ve ticari kolonileşme ile boyut değiştirerek güçlünün zayıf, zenginin fakiri sömürmesine devam ederse dünyaya negatif düşünce tohumları atılması engellenebilir mi? Sanmıyorum…
Babil Kulesi’nden bu yana geçen 4500 yıl içinde insanlık olarak tüm teknolojimize ve artan bilgi birikimimize rağmen hala aynı insanlık bilincindeyiz. Kibir, açgözlülük, bencillik hala hakim. Çünkü mevcut ekonomik ve ticari modeller herkesi kapsamıyor. Çünkü sosyal sistemler modern insanların ihtiyacını karşılamıyor.
Homo Sapiens, yani bilen adam, kendin bilen adama yani Homo Noeticus’a geçmezse, bu sefer Tanrı’nın yeryüzüne inmesine gerek bırakmadan bizler kendi kendimizi yok edebiliriz.
Kuantum Rönesansı sonrası makro ve mikro kozmosun fizik yasalarını tek bir formülde açıklamaya çalışan Her Şeyin Teorisi’nde dünyanın önde gelen bilim insanlarından Michio Kaku, artık evrende uzaylıların olduğunu kabul ettiklerini ve 3 tip medeniyet olduğunu düşündüklerini söylüyor. Bu konu ayrı bir yazı konusu olduğu için detaya girmiyorum. Ancak Tip 1 uygarlık kendi gezegeninin kaynaklarını yok etmeden kullanarak güneş sistemine açılan bir medeniyet. Bizler ise henüz Tip SIFIR’ız. Ve Tip 1’e geçmeye 100 yılımız olduğunu söylüyor Michio Kaku. Tabii ki kendi kendimizi yok etmezsek.
Dilerim 4500 yıl öncesinin Babil Kulesi’nin mesajını alır ve kibri, açgözlülüğü, benciliği bırakarak BEN’den BİZ’e geçer ve kendimizi bilerek evrensel yolculuğumuza adım atabiliriz. İşte o zaman tüm farklar ve farklılıkların olduğu gibi kabul gördüğü, sevgi ve barışın hakim olduğu bir dünya inşa edebiliriz. İşte o zaman Allah bizlerin kalplerine ilahi sevgisini nakşederek bizlerin kalplerini Kabe’ye çevirir. İşte o zaman dünya bizlere cennet olur.
Sevgiler,
Kenan
Karanlık varsa ışık da vardır ve karanlık ışığın olmamasından başka bir şey değildir. O zaman dünyada doğu ve batı kültürlerinin ilk defa kaynaştığı Helenistik dönemin ünlü İSKENDERİYE KÜTÜPHANESİ’ni de hatırlayarak bazı güzel online kaynakları paylaşmak istiyorum.
1- Harvard Üniversitesi'nden sertifika alabileceğiniz 55 alanda ücretsiz online kurslar
2- Türkiye'de yayınlanan ve yayınlanmış olan gazetelerin geçmişten günümüze tüm sayılarına ulaşabileceğiniz bir platform
3- Tübitak'ın tüm yayın ve dergilerinin arşivi:
4- Milli kütüphane arşivindeki tüm taş plaklara ses dosyası olarak ulaşabileceğiniz bir platform
5- Nasa'nın uzay ile ilgili keşiflerini ve fotoğraflarını bulabileceğiniz online arşivi
6- Abd Meclis Kütüphanesi, 1800-2020 yılları arasında dünya üzerinde çekilmiş milyonlarca fotoğrafa ulaşabilirsiniz
7- yüz binlerce resim, çizim, karikatür ve görseli konularına göre arayabileceğiniz büyük bir arşiv
8- 1920-23 arası TBMM 1. Dönem gizli celse kayıtları:
9- Servet-i Fünun dergisinin yayınlanmış tüm sayıları:
10- İbb'ye ait Taksim kütüphanesindeki binlerce esere ücretsiz olarak ulaşıp, okuyabilirsiniz
11- Sultan 2. Abdulhamit'in fotoğraf arşivi
12- Geçmişten bugüne çizilmiş tüm haritalara ulaşabileceğiniz bir arşiv
13- Birleşmiş Milletler bünyesinde yayınlanan tüm eserlere ulaşabileceğiniz bir arşiv
14- Balkanlar'daki Osmanlı eserlerinin olduğu fotoğraf arşivi:
15- Türkiye'deki tüm yer isimlerinin tarihi, eski adları ve değişimlerini inceleyebileceğiniz bir platform
16- Çekilmiş tüm filmlerin çarpıcı sahnelerinin olduğu bir arşiv
17- New York Metropolitan Operası, her gün eski bir performansı ücretsiz olarak erişime açıyor
18- Berlin Filarmoni Orkestrasının tüm konser kayıtları:
19- Telifsiz film, kitap, makale, fotoğraf arşivi
20- Antik Yunan, Mısır, Çin ve Asya üzerine yazılmış binlerce esere ulaşabileceğiniz bir platform
21- Marmara Üniversitesi'ndeki nadide eserlere online olarak ulaşabileceğiniz platform
22- Dünyanın her yerinden yüzlerce üniversitenin ortak çevrimiçi kütüphanesi:
23- Cambridge Üniversitesi'ne ait bine yakın ders kitabınına ulaşabileceğiniz bir platform:
24- Her dilden birçok konuda makalelere, eserlere ulaşabileceğiniz dünyanın en büyük online kütüphanelerinden biri
25- Telif süresi dolmuş tüm eserlere e- kitap olarak ulaşabileceğiniz bir site
26- Türkiye'de 1950 öncesi çıkan sinema dergileri arşivi:
27- Ücretsiz sesli kitap arşivi
28- ABD ulusal kütüphanesi
29- hem sesli hem yazılı olarak abd de görülen tüm dava kayıtlarına erişilebiliyor...
Bu noktada 2021 yılı için bir yardım rica ediyorum senden.
Haftalık bültenimle dünyamızın ve insanlığın bilinç yükselişine olumlu katkı yapabilmek amacıyla başladığım bu yolculukta ancak payalaşımlar ve beğenilerle daha fazla kişiye ulaşabilirim. Çalışmalarımı beğeniyorsan beğeni bırakmayı ve çevrendekilerle de paylaşman bana güç katacaktır. 2021 sonu hedefim bültenimin inşallah 10 bin kişiye ulaşabilmesi.
Bazı istatistikler
Yaşayan insanların sadece %8 i 65 yaş üstünde.
Bunu kim yazdıysa / derlediyse, adama şapka çıkartın! Okuyun ve ne kadar şanslı olduğumuzu anlayın !!
Dünya'nın mevcut nüfusu 7,8 Milyar civarındadır.
Çoğu insan için bu büyük bir rakam, hepsi bu.
Ancak, birisi dünyadaki 7,8 milyarı 100 kişiye yoğunlaştırdı, yani Dünya nüfusunu 100 kabul edersek, bakın nasıl bir istatistik çıkıyor karşımıza;
Ortaya çıkan analizin anlaşılması nispeten daha kolaydır.
100 üzerinden:
11'i Avrupa'da
5'i Kuzey Amerika'da
9 Güney Amerika'da
15'i Afrika'da
60 Asya'da
49 kırsalda yaşıyor
51 kasaba / şehirlerde yaşıyor
77 kendi evleri var
23 yaşayacak yer yok.
21 aşırı beslenmiş
63 tam yiyebilir
(15 yetersiz besleniyor
Son öğünü yedim ama sonraki öğüne yetişemedim.)
48 kişinin günlük yaşam maliyeti 2 dolardan azdır.
87 temiz içme suyuna sahip
13 ya temiz içme suyundan yoksun ya da kirlenmiş bir su kaynağına erişimi var.
75 cep telefonu var
25 yok.
30 internet erişimi var
70'in çevrimiçi olma koşulları yok
7 üniversite eğitimi aldı
93 üniversiteye gitmedi.
83 okuyabilir
17 okuma yazma bilmiyor.
33 Hristiyan
22 Müslüman
14 Hindu
7 Budist
12 diğer dinler
12 hiçbir dini inanca sahip değil.
26 sı 14 yıldan az yaşıyor
66 sı 15-64 yaşları arasında ölüyor.
8'i 65 yaşın üzerinde.
Kendi eviniz varsa,
Tam öğün yiyin ve temiz su için,
Cep telefonu sahibi olmak,
İnternette gezinebiliyor ve
üniversiteye gittim diyebiliyorsanız,
Küçük bir ayrıcalıklılar arsındasınız demektir.
(Çünkü bınların oranı %7)
* Dünyadaki 100 kişiden sadece 8'i 65 yaşını geçebilir. *
* Sizden önce giden 92 kişi gibi 64 yaşına gelmeden bu dünyayı terk etmediniz. Sen zaten insanlar arasında çok şanslı bir kişisin.*
Kendi sağlığınıza iyi bakın. Her şeyi dert etmeyin. Olaylara ve insanlara pozitif bakın ve mutlu olmaya çalışın.
YAKLAŞAN EĞİTİM ve SEMİNERLERİM…
Önümüzdeki haftayla beraber İngilizce ve Türkçe ayrı ayrı ücretli ve ücretsiz bazı eğitimleri online olarak Zoom ile vermeye başlıyorum. https://tr.kenankolday.comadresinden programları takip edebilirsin.
ÜCRETSİZ E-KİTAPLARIM…
Ücretsiz 8 tane e-kitabımı indirmek ve okumak ister misin. İlgilenirsen https://tr.kenankolday.com/books adresinden indirebilirsin.
Bülteni beğendiysen ve diğer dostlarımızla paylaşmak istersen SHARE tuşuna basman yeterli. Beğendiysen paylaş ki, ışığın karanlığa hiç olmadığı kadar çok galebe çalması gereken Dünyamızın bu özel geçiş döneminde olumlu katkı sağlamama sen de yardımcı ol.
Bundan sonraki bültenlerin sana otomatik olarak gelmesi için de SUBSCRIBE NOW tuşuna basabilirsin.
Hakikatin nuru fikirlerin çarpışmasından doğar.
Değerli katkı ve yorumlarını da bekliyorum. Haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kal,
Kenan