İyi haftalar sevgili dostum,
Sevgi, sağlık, mutluluk ve huzuru bütünün hayrına hayatına çektiğin ve çevrene yansıttığın harika bir hafta olmasını diliyorum.
BİLGELİK OKULU adlı ücretsiz haftalık dergimin yeni sayısında tekrar beraberiz.
Bu hafta değişmek ve değişmenin zorlukları üstüne düşünerek yeni bir haftaya başlayalım.
Günde 60 ile 80 bin arasında düşünce geçiyor aklımızdan. Bu bazen 100-120 bini de bulabiliyor.Ve işin en ilginç ve acı yanı da insanın bir günden diğer güne düşündüklerinin %90’ının aynı olması.
Ne büyük bir kayıp?
Ne büyük bir atalet?
İnanılmaz büyük bir fırsat maliyeti bu...
İnsanın kendisini değiştirmesinini kolay olmamasının sebebi de bu.
Her gün aynı şeyleri düşünüyorsak, o zaman aynı tür SEÇİMLERİ yapıyoruz demek...
Aynı tür seçimleri yapıyorsak, benzer DAVRANIŞLARI gösteriyoruz demek. Aynı kurulu bir oyuncağın önüne çıkan engele verdiği otomatik tepki gibi otomatik pilotta yaşıyoruz...
Benzer davranışları sergilediğimiz sürece, benzer TECRÜBELERİ yaşıyoruz. Çünkü bildiğimizden sapmıyoruz ve konfor alanımızın dışına çıkmıyoruz...
Benzer tecrübeler yaşıyorsak da benzer hayat tecrübeleri ile yetinip DENEYİM fakiri oluyoruz...
Benzer deneyimler sayesinde yine aynı DUYGULARI yaşıyoruz.. Duygu zenginliğinden mahrum kalıyoruz...
Duygularımızın kalitesi MUTLULUĞUMUZU belirlediğine göre de mutluluğu sadece kendi bildiğimiz kadar yaşıyoruz; aynı kepenleri kapalı, virane bir eve girmeyen güneş yüzünden içeride güneşi görmeyen canlılar gibi kısıtlı bir mutluluk bilinci ile yaşıyoruz.
Düşüncelerden mutlululuğa nasıl bir geçiş olduğunu görebiliyor musunuz artık? Yukarıdaki süreci tersine sarın yeter.
Lütfen değişimi ve mutluluğu başka yerlerde aramayalım...
Bir gurunun veya mürşidin omzunuza dokunarak sizi kurtacağına inanmayın...
Sirius’tan gelecek dünya dışı insanların sizi kurtaracağını sanmayın...
Doğu felsefesi ve uygulamaları üstüne insanların sizlere verdiği enerjilerle yıkanıp sonsuza dek arınacağınızı sanmayın...
Okuduğunuz bir kitap veya katıldığınız bir eğitim ile hemen dünyanızın değişeceğini sanmayın...
Tövbe ettiniz diye hemen vuslata ereceğinize inanmayın...
Değişimi dışarıda aramayın...
Bir başkasının sizie kurtacağını beklemeyin...
Teozofi Cemiyeti’nin seçilmiş kişi olarak yetiştirdiği ünlü yazar ve filozof Krishnamurti’nin kendine atfedilen ve verilen görevi verenlere iade ettiği ünlü bir konuşması var. Bu konuşmada Krishnamurti kendisini büyütüp, yetiştiren değerli insanlara teşekkür ettikten sonra dönüp der ki...
”dışarıda aradığınız kurtarıcıyı beklemeyin. Ben sizin kurarıcınız değilim. Kurtarıcı sizsiniz.”
Kısaca bu şekilde özetleyebileceğim bu sözleri sanırım hepimize güzel bir mesaj...
Sevgili dostlar...
Kendinizi kurtarıcısı sadece ama sadece sizsiniz.
Peki nasıl?
Kendi içinize dönerek tabii. Kendinizi bilme arayışına girerek tabii.
Başlamak için Mahatma Ganhdi aslında reçeteyi vermiş bizlere;
"Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür...Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür..."
Evet...
Her şey seçimle başlar, doğru seçim ise farkındalıkta yatar. Ancak her şeyin başı ALGI’dır. Dünya, kaderimiz ve mutluluğumuz zihin haritamız kadardır; yani, algımız kadardır.
O yüzden haydi hemen, şimdi zihin haritamızda değişiklikler yapmaya başlayalım. Hemen şimdi başlayalım bu haritayı yeniden inşa etmeye. Zamanla nadasa bıraktığımız zihin toprağımızı ekip biçtikçe binbir renkte ve güzellikte erdem çiçeklerini filizlendirdiğiniz göreceksiniz.
Hemen şimdi başlayın. Tek bir yaşamınız var. Keşke dememek için tek bir an var o da ŞİMDİ.
Sevgiler,
Kenan
PLATON'UN MAĞARA ALEGORİSİ
Bir mağaranın içinde, yaşayan ve dışarıdan gelen ışığa sırtları dönük olarak bütün ömürlerini geçirmiş olan insanların tek gördükleri, önlerine vuran hayvan, insan ve değişik nesnelerin gölgeleridir.
Gerçek formunu hiç görmemiş bu insanlar için tek gerçeklik mağara duvarlarında gördükleri bu gölgelerdir. Mağarada hapis olan kişilerden biri bir gün bir şekilde serbest kalır.
Mağaranın dışındaki dünya ile karşılaşır. Mağaranın dışında tamamen gün ışığıyla, yani gerçekle tanışan bu kişinin gözleri neredeyse körlük yaşar.
Zamanla şimdiye kadar gerçek sandığı gölgelerin aslında gerçek olmadığını ve gerçeklerin birer karanlık yansıması olduğunu anlamaya başlar...
Hayatın gerçeğini anlayan bu kişi mağaraya dönüp diğer insanlara gölgelerin sahte olduğunu ve asıl gerçeğin dışarıda olduğunu anlatmaya çalışır. Ancak dışarıyı hiç görmeyen bu insanlar anlatılanı idrak edemezler, anlamakta çok zorluk çekerler, anlatılanlara direnirler ve kızgınlıkla karşı çıkarlar...
Platon, Mağara Alegorisi yani benzetmesinde bir şeyleri anlamaya başlamış olan filozofların bunu halka anlatamayışını ve bunun ne kadar zor bir şey olduğunu örneklemek istemiştir.
Bu Metafor günümüz dünyası ve düzeni içinde hala geçerlidir. Çünkü insanlar, anlayabildikleri kadarını kabul ederler, kendi anlayışlarının ötesinde anlatılanları kabul etmezler. Bu yüzden gerçekleri anlatanlar bir şekilde toplum içinde baskı altına alınır...
Işığı-gerçeği görmek doğruyu duymak rahatsız edicidir. Bu yüzden zihin alıştığını, yani karanlığı ve esareti seçer. Cahillik mutluluktur...
Gerçek ile yüzleşmek ve özgür olmak cesaret ister...
Herkesin bir gün kendi mağaralarından çıkabilecek kadar cesur olmasını dilerim.
Bülteni beğendiysen ve diğer dostlarımızla paylaşmak istersen SHARE tuşuna basman yeterli. Beğendiysen paylaş ki, ışığın karanlığa hiç olmadığı kadar çok galebe çalması gereken Dünyamızın bu özel geçiş döneminde olumlu katkı sağlamama sen de yardımcı ol.
Bundan sonraki bültenlerin sana otomatik olarak gelmesi için de SUBSCRIBE NOW tuşuna basabilirsin.
Hakikatin nuru fikirlerin çarpışmasından doğar.
Değerli katkı ve yorumlarını da bekliyorum. Haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kal,
Kenan