042_MUTLULUK PAKETLERİ
İyi haftalar sevgili dostum,
Sevgi, sağlık, mutluluk ve huzuru bütünün hayrına hayatına çektiğin ve çevrene yansıttığın harika bir hafta olmasını diliyorum.
BİLGELİK OKULU adlı ücretsiz haftalık dergimin yeni sayısında tekrar beraberiz.
Bu hafta mutluluk üstüne düşünerek yeni bir haftaya başlayalım.
Önemli hatırlatma…
ÜCRETSİZ eğitimlerime buradan ulaşabilirsin -- https://www.kenankolday.com
Haftalık Türkçe bültenime üye olup 9 adet e-kitabımı ÜCRETSİZ indirebilirsin. https://www.kendinibil.substack.com
Ah şu “mutluluk” denen kavram yok mu?
Tüm tarih boyunca filozoflar bunu aramışlar. Arayanlar sadece filozoflar değil elbet. Tüm insanlık, dünyadaki her insan aslında mutlu olmanı yolunu arıyor. Sadece “arzu, istek, beklenti”lerinin ardında yatanın mutluluk arayışı olduğunun farkında değiller.
Acıdır ki, mutluluğu arayan insanlık mutluluğu hazda buluyor. Hız-haz-tüketim sarmalında “nefs”ini ve “id”ini tetikleyen en yakınındaki unsurlara sarılıyor. En kolay ulaşabileceği haz kaynaklarına yöneliyor.
Kolayı seçiyor çünkü hayat koştıırmacasında hız yapmaktan, bilişsel etkinliğinin aşırı yüklemesinden dolayı zora gelecek hali kalmamış. Çocuğunun bir gülüşü, oyun isteği bile arıza geliyor modern insana. Onu yolda çevirip bir yol sormak istiyen ihtiyar teyze bile canını sıkıyor. Komşusu ile sokakta denk geldiğinde konuşmak bile külfet oluyor.
İnsanlar mutluluğu her daim cennetvari bir ortam ve hal olarak algılıyorlar bir de. Yok ki öyle bir imkan. Hayat denilen bu tiyatro evrenden ve ilahi nizamdan ayrı değil ki. Zıtlıkların dansından ibaret olan bu evrende zıtlardan birisi olmasa yaradılış olmaz. O zaman iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış, haklı-haksız diye özetleyebileceğimiz “zıtlık” veya “kutupsallık” veya “dualite” prensibi gereği evren 2 zıtlık üstüne kurulu; eril veya dişil de diyebiliriz buna.
Peki iyi varsa kötülük niye var? Her şey zıddıyla aşikar olur da ondan. Biri olmadan diğer de olmaz. Aslında her 2 uç da bir diğerinin derece olarak farklı halinden başkası değil.
O zaman çıkar zıtlardan birisi ne kalır geriye? Teklik. Ki bu sadece Yüce Yaradan’a mahsustur, O’nun yarattıklarına değil.
Var oluş olduğu sürece zıtlıklar da var olacak ise ve var oluş zıtlıklar üstüne kurulu ise, cennet de cehennem de olacaktır. Ve her ikisi yeryüzündedir. Her iki cihandan bahsetmiyor mu Kur’an? O yüzden yeryüzünde cennetini tesis edemeyen, diğer alemde de edemez.
Demek ki, her daim cennetvari bir mutluluk hali yok yaşadığımız Dünya’da. Kenan Rıfai’nin tabiriyle “Dünya rahat yeri değil”. Evet değil ve insanın her daim eksikleriyle sınandığı, tekamülü için bir şeyler öğrenerek ruhunu yücelttiği bir ortam burası. Cemal de var, celal de.
Zıtlıkların dansı olan yerde bir iyi vardır, bir kötü. Bir güzeldir hayat, bir çirkin. Gün gelir sörfçü gibi dalganın tepesinde gücün ve başarının hazzını yaşarsın, gün gelir insandan büyük olan evrenin sana biçtiği kaderi yaşar, şafak vaktinden sonra gelecek aydınlığı beklersin.
Kamil insan değilsek eğer, mutluluk hali sürekli olmaktan ziyade sanki kesikli bir çizgi gibi. Düz bir çizgi değil de farklı küçük çizgilerden oluşan bir kesintili çizgi gibi. O zaman önemli olan daimi mutluluktan ziyade hayatın iyi-kötü arasındaki gelgitini kabul ederek, mutluluk ihtimallerini artırmak.
Mutluluk halini aynı hat üstündeki çizgiler halinde düşünürsek, her bir çizgi mutlu olduğumuz anların süresi. Bu durumda amaç o hat üstünde daha uzun ve sık çizgiler çizebilmek. Yani daha sık mutlu olabilmek ve bu mutluluk hallerini daha uzun yaşayabilmek.
Ama her yaşanan mutluluk aynı anlamda olmayabiliyor da. Eşinizin beklenmeyen bir anda yanağınıza kondurduğu bir öpücük, çocuğunuzun size ilk baba veya anne diye seslendiği an yaşadığınız mutluluk, tuttuğunuz takımın maçı kazanmasından çok daha derin ve anlanmlı bir mutluluk olabiliyor....Tabii bu örnekte maçı tercih edebilenler için durum farklı olabilir.
Özetle hayatta iyi-kötü, tatlı-acı zıtlıklar vardır ve bu gelgiti olduğu gibi kabul ederek, her bir cemali ve celali şoklar arasında mutluluk anlarımızı daha sık, daha uzun ve daha derin yaşayabildiğimiz sürece mutluluk ihtimalimiz artacaktır. İhtimal diyorum, çünkü ne zaman olacağı hem bize bağlı, hem de değil.
Ancak bir gün kişi seyr-i süluk dediğimiz ruhsal gelişiminde tevhid ve aşk makamlarına varıp, zıtlıkları kendi içinde birleyebilir ise, o zaman mutluluk hali artık paketler halinde değil, sürekli bir hal olur. O zaman iyi-kötü, güzel-çirkin arasındaki fark kalkar.
Bu kaçımıza nasip olur bilinmez, ancak biz şimdilik mutlu ihtimalimizi daha sık, daha uzun süre, daha derin ve anlamlı mutluluk halleri ile artıralım. Aradaki boş geçen anları da hayatın mesajlarını okumak için olduğu gibi kabul edip, öğrenelim.
Sevgiler,
Kenan
KÜÇÜK SIRLAR KURSU
Academia Modern Bilgelik Okulu’nun 8 adet 2,5 saatlik dersten oluşan toplam 20 saatlik eğitimini Mart ayında açmayı planlıyorum. İlgileniyorsa buradan detayları öğrenebilir ve ilgilenenlerle paylaşabilirsin. 13 Mart ya da 27 Mart’ta katılıma göre başlayacağız. Dün bir gruba yaptığım tanıtımın videosunu aşağıda bulabilirsin.
Çin'de yirmi beş yüzyıl önce şöyle bir şey olmuştu: Lao Tzu çok ünlü, bilge bir adam haline gelmişti ve hiç şüphe yok ki gelmiş geçmiş en bilge olanlardan biriydi. Çin imparatoru ona gayet alçakgönüllü bir şekilde yüksek mahkemenin başkanı olmasını önerdi çünkü ülkenin kanunlarına onun yapabileceğinden daha iyi bir şekilde hiç kimse rehberlik edemezdi. İmparatoru, "Ben doğru kişi değilim" diye ikna etmeye çalıştı fakat imparator çok ısrarcıydı.Lao Tzu, "Eğer beni dinlemezseniz... sadece mahkemede bir gün yeter ve benim doğru insan olmadığıma ikna olacaksınız çünkü sistem yanlış. Alçakgönüllülük nedeni ile size hakikati söylemiyordum. Ya ben var olurum ya da sizin kanununuz ve sizin hükümdarlığınız ve sizin toplumunuz var olabilir. O nedenle... bunu bir deneyelim," dedi.İlk gün başkentin en zengin adamının neredeyse tüm hazinesinin yarısını çalmış olan bir adam getirildi. Lao Tzu olayı dinledi ve sonrasında hırsızın ve en zengin adamın her ikisinin de altı aylığına hapse gitmeleri gerektiğini söyledi.Zengin adam, "Siz ne diyorsunuz? Soyguna uğrayan, hırsızlık yapılan kişi benim; bu nasıl adalettir ki hırsızla aynı süreliğine beni hapse gönderiyorsunuz?" dedi. Lao T z u , "Şurası kesin ki ben hırsıza haksızlık ediyorum. Senin hapiste olman gereken süre çok daha büyüktür çünkü sen çok fazla parayı kendin için topladın, pek çok insanı paradan mahrum ettin... binlerce insan haksızlığa uğramıştır ve sen para toplayıp, para toplayıp duruyordun. Ne için? Senin açgözlülüğünün kendisi bu hırsızları yaratıyor. Sorumlu sensin. İlk suç sana ait," dedi. Lao Tzu'nun mantığı tamamıyla nettir. Eğer çok fazla fakir insan ve sadece birkaç tane zengin insan olacaksa hırsızlığı durduramazsın, çalmayı durduramazsın. Bunu durdurmanın tek yolu herkesin ihtiyaçlarını giderebileceği kadar şeye sahip olması ve hiç kimsenin aç gözlülük yüzünden gereksiz birikimlere sahip olmamasıdır.Zengin adam, "Beni hapse göndermeden önce imparatoru görmek istiyorum çünkü bu anayasaya aykırıdır; bu ülkenin kanunlarına göre değildir," dedi.Lao T z u , " B u ülkenin kanunlarının ve bu ülkenin anayasasının yanlışıdır. Bunun sorumlusu ben değilim git ve imparatoru gör,"dedi. Zengin adam imparatora dedi ki: "Dinleyin, bu adam hemen görevinden uzaklaştırılmalıdır; o tehlikeli. Bugün ben hapse gidiyorum, yarın siz hapiste olacaksınız. Eğer kendinizi kurtarmak istiyorsanız bu adam kovulmalı, o kesinlikle çok tehlikeli. Ve o çok mantıklı da. Söylediği şeyde haklı bunu anlayabiliyorum. Ama o bizi mahvedecek."İmparator bunu çok iyi anladı, "Eğer bu zengin adam bir suçlu ise o zaman ben ülkedeki en büyük suçlu oluyorum. Lao Tzu beni hapse göndermekten kaçınmayacaktır." Lao Tzu görevinden alındı. "Size bunu daha önceden söylemeye çalıştım; gereksiz yere benim zamanımı harcıyorsunuz. Size doğru adam olmadığımı söylemiştim. Gerçek şu ki sizin toplumunuz, sizin yasanız ve sizin anayasanız doğru değildir. Bu tamamıyla yanlış sistemi yürütmek için yanlış insanlara ihtiyaç var," dedi.
Bülteni beğendiysen ve diğer dostlarımızla paylaşmak istersen SHARE tuşuna basman yeterli. Beğendiysen paylaş ki, ışığın karanlığa hiç olmadığı kadar çok galebe çalması gereken Dünyamızın bu özel geçiş döneminde olumlu katkı sağlamama sen de yardımcı ol.
Bundan sonraki bültenlerin sana otomatik olarak gelmesi için de SUBSCRIBE NOW tuşuna basabilirsin.
Hakikatin nuru fikirlerin çarpışmasından doğar.
Değerli katkı ve yorumlarını da bekliyorum. Haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kal,
Kenan
Yayınlanmış Kitaplarım / MY PUBLISHED BOOKS...
1. Ruhun Kozmik Yolculuğu - Hayy'dan gelip Hu'ya gidiyoruz
2. Ruhu Olan Robot - Ten kafesinde uyanış
3. ROBOT WITH A SOUL: AWAKENING IN A SKIN CAGE
4. En'el Aşk - Bir damlanın nidası